13 Eylül 2008 Cumartesi

Lütfen bu yazıya tahammül edin arkadaşlar. :)

Yanlış bir şey söylemeye çekinerek yazıyorum bu yazıyı.
Biraz kıra döke.
Hatam olursa şimdiden affedin.

Ama çocukluğumdan beri kafamı meşgul eden şeyler var.

Su almaya gittiğim yaz akşamlarında önüme bir elektrik direği çıkardı bazen. Nedense aklıma gelirdi: Sağından mı geçeyim, solundan mı geçeyim?

Bazen öylece kalırdım direğin karşısında.

Delice mi?
Farketmez.
Orada durur ve hissederdim.

Direğin sağından ya da solundan geçmek çok farklı şeyler.
Birini seçtiğimde belki ayağım bir taşa takılacak düşeceğim, ayağımı inciteceğim ya da bir karınca yuvasına zarar vereceğim ve dünya eskisinden daha farklı bir hal alacak.

Yıllar geçtikçe atomun iç yapısını anlatan dersler gördüm.
Basitçe...nötronlar, protonlar...fiziği de çok sevdim diyemem ama
bence en önemli kısma aklım takılı kaldı.

Büyük sonsuzluk diye bir şey vardı. ev, sokak, mahalle, semt, şehir, il, bölge, ülke, kıta, gezegen, güneş sistemi, galaksi... diye gidiyordu.

Ama bir de küçük sonsuzluk vardı.
Atoma gelip dayanmıştı iş, ondaki nötron ve protonlara.
Tamam da, onların içinde ne vardı?

Bugünlerde yapılan deneyle benim çocukça merakımın nasıl benzeştiğini farkettiniz mi?

Tuhaf.

Gece yine Ceviz Kabuğu'nu izledim.
Gediz Akdeniz isminde Bir fizik bilimadamı konuk idi.

Hep şu noktayı farkettirmeye çalıştı:

Bu batının deneyidir.

Deneyden ziyade deneyi gerçekleştirmek için ulaştıkları teknoloji yüksek teknolojidir.

Peki bu milyar dolarlar harcanan yüksek teknoloji ne için kullanılacak?

Öncelikle bugün bizim de neredeyse tamamen kabul ettiğimiz "bilimsel doğrular" temelinde batının önermelerini içeriyor.

Bunların doğruluğunu ispatlamaya çalışıyorlar.

Peki "biz" bunun karşılığında ne yapacağız?

Biz yani İslam alemi, tüm doğu felsefesi taraftarları.


Karşılık derken yanlış anlamadıysam karşıtı kastetmiyor:

Bu teknoloji bir gün bize karşı kullanılırsa ne yapacağız?
Kendimizi korumamızın yolu kendi sistemimizle düşünmeye ve yol almaya başlamak olmalı diyor.

Yanlış sorular değil bunlar bence.

Çünkü Batı ve Doğu herşeyiyle farklı birbirinden.

Çok basit gelecek belki ama biraz hatırlayın.

Biz yerde yemek yerdik, onlar masada, biz yerde yatardık onlar yatakta.
N'olur korkmadan ve kendinizi engellemeden, ha bir de batılı eğitim sisteminin ürünleri olduğumuzu unutmadan düşünün.:)

Az kaldı bitiyor, birazcık daha tahammül eder misiniz?

Bilimsel düşüncede de iki farklı yöntem var.
Bu batılı yöntem ve Vikipedi'den aldım:

Tümevarım

Karmaşık sistem teorisinin ardında yatan yaklaşımı felsefe, özellikle de bilim felsefesi açısından inceleyecek olursak, ortaya ilginç bir olgu çıkıyor. Aslında bugün pozitif bilim olarak nitelendirdiğimiz şey, batı uygarlığının ve düşünüş biçiminin bir ürünüdür. Bu yaklaşımın en belirgin özelliği, analitik oluşu yani parçadan tüme yönelmesi (tümevarım).

Genelde karmaşık problemleri çözmede kullanılan ve bazen çok iyi sonuçlar veren bu yöntem gereğince, önce problem parçalanıyor ve ortaya çıkan daha basit alt problemler inceleniyor. Sonra, bu alt problemlerin çözümleri birleştirilerek, tüm problemin çözümü oluşturuluyor. Ancak bu yaklaşım görmezden gelerek ihmal ettiği parçalar arasındaki ilişkilerdir. Böyle bir sistem parçalandığında, bu ilişkiler yok oluyor ve parçaların tek tek çözümlerinin toplamı, asıl sistemin davranışını vermekten çok uzak olabiliyor.

Bu doğunun yöntemi ve Vikipedi'den:
Tümden gelim
Kesin sonuç veren akıl yürütmeye çıkarım, tümdengelim (dedüksiyon) denir. Bu yönteme göre, doğanın araştırılması önce gözlemlerden genel prensiplerin çıkarılması (tümevarım) ve daha sonra genel prensiplere dayanarak gözlemlerin açıklanması (tümdengelim) aşamalarını içermektedir.

Tümdengelim; tümelden tikeli ve genelden özeli çıkaran uslamlama yöntemidir. Tümdengelim, doğru olan ya da doğru olduğu sanılan önermelerden zorunlu olarak çıkan yeni önermeler türetir. Öncüller doğruysa sonuç da mantıksal bir zorunlulukla doğrudur.

Zihnin kanunlardan, kurallara örneklere, olaylara inerek yeni bir yargıda bulunmasıdır. Tümevarımın tersine, genel ilkelerden özel durumlara inen bir akıl yürütme şeklidir. Burada herhangi bir genelleme (kanun, kural) ele alınır, sonra bundan yola çıkarak özele (olaya, örneğe) inilerek, yeni bir yargıya varılır.

Tümdengelim, bir ya da birden çok öncülden mantık kanunlarına göre, bir sonuçlama (netice) ispatlayış ya da çıkarsayış işlemidir.

Tümdengelimle varılan bir sonuç, bir önermeler zinciridir ki, burada, önermelerin mantık kanunlarıyla doğrudan doğruya çıkarılan bir öncül ya da bir önermedir. Tümdengelimle varılan bir sonuçlamada, neticeler öncüllerde saklıdır, mantıksal analiz metotlarıyle çıkarsanmaları icap eder. Tümdengelimin temelinde “bütün için doğru olan, parçaları için de doğrudur” ilkesi yatar.


Farkettiniz mi tümdengelimin tümevarım'a olan üstünlüğünü? Batıda küçükleri görmezden gelebiliyorsun, bizim düşünce sistemindeyse sana "Sen kimsin de Allah'ın yarattığını görmezden geliyorsun?" deniliyor.

Ve şu noktaya ulaşılır:
Kaos teoremi:


Kaos ya da karmaşıklık teorisi ise, bu anlamda bir Doğu-Batı sentezi olarak görülebilir. Çok yakın zamana kadar pozitif bilimlerin ilgilendiği alanlar doğrusallığın geçerli olduğu, daha doğrusu çok büyük hatalara yol açmadan varsayılabildiği alanlardır.





Yani, neydi, hatırlayın?

Çin'de bir kelebek kanatlarını öyle bir çırpar ki bu Afrika'da bir fırtınaya yol açabilir.
Ne olacağını kestiremezsin.

Bu müthiş mutluluk veren bir düşünce değil mi?
Cesaret, umut, inanç vermiyor mu size de?

Bildiğimiz bir örnek mesela:
Yedi düvelin saldırdığı Anadolu'dan kestirilemeyen, tahmin edilemeyen bir adam çıkıyor:
Mustafa Kemal.
Lider oluyor ve kestirilemeyen gerçekleşiyor.
Kazandık. :)


İşte Türk bilimadamı Gediz Akdeniz'de şunu anlatmaya çalıştı:

Batı dünyası kestirilemezliği işin içinden çıkarmak istiyor.
Bu da insanı işin içinden çıkarmak gerek demek anlamına geliyor.
Çünkü insan mühim.
Ve ne yapacağı kestirilemez.
Cyborglar oluşturmaya çalışıyorlar.
Bu yüksek teknoloji bu amaçla kullanılabilir.

Ortadoğu'da da yapmaya çalıştıkları bu, diyor.
Çünkü orası onlara göre farklı insanların bulunduğu bir zenginlik kaynağı diyor.
Petrol değil zenginlik.
İnsanların hayata farklı bakış açısı, kültürleri.
Ve onların kestirilemez davranışlarını işin içinden çıkarmak istiyorlar diyor.

Birden tuhaf bir şekilde herşeye farklı bakmaya başladım.

Kızılderililerden ne istemişlerdi?
Aborjinlerden?

Onur, şeref, dürüstlük üzerine kurulu hayatları olan Kafkas halklarından ne istiyorlar?
Ya bizlerden?
Neden atom bombasını Japonya yedi tepesine?

Aklım karıştı dostlar.
Ve bu galiba iyi bir şey.

9 yorum:

Adsız dedi ki...

hiç de kırıp dökmemişsin..
kestirilemezliği gözönüne almamanın sonucunda..
dengeleri geçici süre oynatsalar da..
denge yeniden kendi bildiğince oluşuyor..

benzer bir düşünce silsilesini..
farklı bir konuda yürüttüm ben de.. dün..

sonuç mu..
saçaklı kaos..
=)
sevgiyle..

atalet..

Beter Böcek dedi ki...

Bunları sorgulamak güzel birşey.Aslında çoğumuz, kimi zaman kafamızdan bunları geçirmiyor muyuz, ama ilan etmeye, söylemeye cesaret edemiyoruz.
Güzel bir noktaya değinmişsiniz.
Paylaşımınızdan ötürü teşekkürler.

uctemmuz dedi ki...

ataletim aklım erdiğinden beri bilinç dışı beni meşgul eden şeylerdi bunlar.
Sonra bir gün 90'lı yıllarda kaos teorisini okudum Milliyet Gazetesi'nde.
Sonra Alev Alatlı.
Ama bilgim var mı hakkında konuşacak kadar? Hayır maalesef.
O yüzden kırıp dökmemişsin dediğin için teşekkür ederim. Çok çekindim yazarken.:)
Bu alternatif kanallrı da o yüzden çok seviyorum. Bir formül gibi:
Yeterince zaplarsan ilgine göre bir program bulmak mümkün.:)))

Çok sevgiler...:)


Sevgili tuana, ben de teşekkür ederim. Kendi adıma cesaret eksikliğinden ziyade bilgi eksikliğimden çekiniyorum. Ya yanlış bir şey söylersem? Saygım var, bunu yapmak istemem. :) Ama yine de blogda bunları paylaşabilmek çok güzel.

Sevgiler size de...:)

kumhavuzu dedi ki...

ben biraz dha sakin kafayla okusam:)
bugün güzellikler yanında çokta üzücü bir olay yaşadı çok sevdiğim bir insan
ve ben onu sımsıkı sarmak isterdim..yanında olmak isterdim..
ama mümkün değildi ne yazıkki..
geçiştirmeye çalışıyorum
fazla sardırmadan.....

bundan evvelki yazına uzun bi yorum yazmıştım..yada evvelki..ama vlla bağlantı gitti:(
öpüyorum seni ben..sevgi ve özlemle

uctemmuz dedi ki...

olmaz, illa yorum yazacaksın. hatta sınav yapıcam. :)
kumum İnşallah geçici bir şeydir üzüntün, anlayamadım söylediklerinden.
İyi haberlerini bekliyorum.

Ece dedi ki...

Beni aştı bu konu..Korkutuyor da çok..

uctemmuz dedi ki...

estağfurullah ececiğim, olur mu öyle şey? Adamlar dünyanın hakimi sanıyor kendilerini, beni de bu kızdırıyor.

zeya dedi ki...

Aslında bilimin yükselişi doğudan başlamıştı. Sonra neden böyle oldu ne zaman oldu o arayı kaçırdık biz.
Ne kötü :(

uctemmuz dedi ki...

Ben bir de onu merak ediyorum asıl...bizim düşünce sistemimiz bu deneyi yapar mı? Hormonu, gübreyi üretir mi? Yoksa bunu tabii dengeye müdahale olarak görür de kendini en baştan denetler mi?
Bilimadamı denen kişi neden labarotuvarda Aids virüsü üretir, kuş gribi doğanın bir ürünü mü, keneler neden durup dururken çıldırdı?
Bunlar da mı bilimin ürünü yoksa?
Hiç bir fikrim yok.

Hoşgelmişsin Zeyacığım...:)