31 Ocak 2012 Salı

insan aşkını haykırmak ister ya ondan yazıyorum. seni çok seviyorum. Ferda Teyzenle konuştuk aynı anda aynı şeyi söylecek olduk, önce ben söylemişim, aşkın içinde özlem de var dedik. o ağladı. ne zaman ismin geçse ağlıyor. seni çok seviyor. seni çok seviyoruz. biz hepimiz deli gibi seni özlüyoruz. ben kendime engel olmazsam ölene kadar seni sevdiğimi yazabilirim ve bu bana zor gelmez. bunun anlamı olsa yapardım da..ama neyin anlamı var onu da tam bilmiyorum. seni seviyorum çocuk.:)burnundan öperim.

29 Ocak 2012 Pazar

yazmak istiyorum

uzayda bir küçük mavi nokta, kendi çevresinde dönüyor, ona ışık ve ısı veren güneşin çevresinde dönüyor, daha kimbilir nelerin çevresinde dönüp, hızla yol alıyor, o mavi noktada milyarlarca insan, kaç bin çeşit canlı, böcekler var, yunuslar var, devedikenleri var. hepsi dönüyorlar. birbirlerinden çekiniyorlar, birbirlerini yiyorlar, yaşamak için bunu yapmaları da gerekli, bazen oyun oynuyorlar, evlenip düğün yapanları var, minik bebekler var, rüzgar var, yağmur var, kar var, hepsi çok özel o canlıların, ve uzaktan bakınca hepsi tek bir mavi noktacık..insan düşününce delirebilir. düşünmeye son.

14 Ocak 2012 Cumartesi

:PPP

acilen bir iş bulmam lazım. aynı koltuğun aynı köşesini ısıtmaktan bıktım. koltuk ve ben yapışık ikizler gibiyiz. çok da rahat anasını satıyım. Kaloriferin yanında, Tv'ye dönük, hemen sağımda geniş bir kolluğu var, kültablam, içeceğim, her türlü destek ünitem yanımda..)))yine sağımda bir pencere var ki oradan dışarıyı görmek mümkün.
buna rağmen.
az daha evde kalırsam aklımı oynatıcam.
bıktım, yoruldum, sıkıldım.

ühüüüü..Valla ağlayasım geliyor.

üzerime kendi örmüş olduğum yeşil tonlarındaki pançomu giyiveriyorum. püskülleri var.ühüüü...sıkıldım diyorum, anlatabildim mi?

Polyanna olmaktan bıktım.
gülümsemekten bıktım.
kendimden de.

4 Ocak 2012 Çarşamba

bugün

bir de yaşam var.

bebekler ve yeni demlenmiş çaylar, fırından çıkmış poğaça ve baharın müjdecisi papatyalar.
bunlar var.
-benim için-rengarenk yünler var. kafayı gerçekten sıyırdığında ne çok çeşit kazak modeli üretilebilir tahmin edemezsin sevgili okuyucu.
üstelik güzel oluyorlar.:)
hayat tatlıya bağlansın istiyorum.
herşey tatlıya bağlansın.
dertler bitsin ve anın huzuru kalsın.
tatlı bir gülümseme kalsın hepimizin gönlünde.
bu yazı ondan yazıldı.:)

ordan burdan

bu aralar yaşam ve ölüm hakkında hiç düşünmediğim kadar çok düşünüyorum. neşe ve yaşama sevinci hakkında da.
korkma okuyucu, bu konuda düşündün diye sana bir zarar gelmez.
neden buradayız, neyiz, nereden gelip, nereye gidiyoruz tüm klişe sorular aklımda sürekli.
benden öncekilerin düşündüklerinin üzerine ekleyebileceğim bir şey yok. ve zaten derdim kendimle. ben kendi yoluma bakıyorum artık, kendim için ne yapabilirim, kendimle ilgili ne öğrenebilirim? hangi taraflarımı yadsıdım bugüne kadar, kendimin hangi yönlerinden vazgeçtim, bana dayatılmış ve benim sorgusuz kabul ettiğim neler var? bulabildiğim duvarlarımı yıkmak istiyorum.
artık ölümden korkmuyorum.
bunun ne kadar rahatlatıcı bir his olduğunu bilmiyordum. yeni yılın ilk güzel tadı bu oldu benim için.
hikayeden bir korkusuzluktan ya da ölüme dalmak istemekten bahsetmiyorum, hayır. ne çabuklaştırmak ne de yavaşlaştırmak istiyorum sadece. denge. tüm isteğim bu. ve uyum.
denge ve uyum çok neşe ve çok ses istemiyor. ani tepkiler de istemiyor galiba. yavaşça hissediyorum bunu.
bir optimum nokta gibi.
huzurlu ve sakin.
neşe zaten benim silahımdı, al sana itiraf.
acı ve hadsiz neşe arasında çok da fark yok belkide.

gün ısrarla doğuyor, hava değişiyor, ağaçlar yeşerip, sararıyor.
onlardan bir farkım yok, benim başıma da bunlar gelecek, evet.
önemli olan...
bu sürecin benim tarafımdan nasıl algılandığı, her anından olamasa da aklımın başında olduğu anlarda o huzura varabilirim.
bunu farkettim.
Napolyon olmayacağım ve Tanrı korusun, asla da olmak istemezdim.
sanırım ben unutulmak isterim.
tarih boyunca hakkında konuşulan biri olmak için fazla basit bir insanım.

doğdum ve birilerini tanıdım, kimilerini sevdim, kimilerine güvendim. o insanlar önemliydi..ve onların kim olduğu çok da önemli değildi aslında sonsuzluk çorbasında bir yudumdular ve hepsi çok özeldi. ben de öyleyim.

önemsiz ve önemli.
bir içsel yolculuk bu evet.
uykun geldiğinde uyu
acıktığında ye
çağrıldığında git.
bakalım neler olacak...

Yaradan Mevlam, neylerse güzel eyler...