10 Kasım 2019 Pazar

Yeni Kapı

Selam blog, selam dünya,
Kısa bir mola için geldiğim yerden, hayatımın en güzel 5 yılını burada geçirdiğimi düşünerek buruk bir gülümsemeyle yazıyorum.
Elimde olmadan o zamanki beni düşünüyorum. Onu görmeyi ister miydim, açıkçası hayır. O bugünkü beni kaldırmaya hazır değil.
Ya da bu bir yanılsama, O ve ben bu sürede yaşanmış , yaşanmamış her ihtimalin oluşturduğu aynı kişileriz.
Beni görse, ve bilse, korkudan ayaklarının bağı çözülür , çok üzülürdü sanırım. Ama için de bir yerde bilirdi ki, bu süreç belki de başından beri bildiği bir olasilikti.
Bunu bilemeyiz. Bildiğim şey bu kız bir başkası. Kendisi. Pek çok açıdan dönüşmüş,  bir baba yaga.
Ve şimdi artık, dönüştüğü şeyin tadını çıkarmak istiyor.
Hayırla, huzurla ve bol şansla, kendi olarak o yeni kapıdan geçerken, tek isteği mutlu olmak ve öz sevgi.
Hayırlar olsun, Bismillah.
Şenlik,  çiçekler, köpükler ve müzik buldun beni.

28 Ekim 2019 Pazartesi

Emine Teyzem, apakım, tertemizim


90 kusur yıl süren hayatında kimbilir ne acilar çektin.
Hiç çocuğun olmadi. Aynı adamla 70 yıl evli kalsın, belki de en güzeli buydu. Bildim bileli her bayram önce size geldik. Ev dolar dolar boşalırdı,  yeni bir aile ziyarete geldiğinde, bir aile vedalaşır ayrılırdı. Çikolata, kolonya, şeker, kahve ve illa ki cebime sıkıştırılan harçlık. 51 yaşındayım, sonuncu harçlığını geçen bayram verdin.
Seni seviyorum.
Çok ölüm yaşadım, en kiymetlilerim gitti. Ama sen içime bir dokundun ki, evlere sığamıyorum teyzem.
Çünkü...
Sabir. Sendeki sabır, o nasıl bir şeydi öyle. Cancun'um hep anlatirdi; Ona demissin ki: "şimdiki gençler hemen streç oluyor, hep streç, hep streç. Biz streç bilmezdik." Streç burada, stress demek oluyor.
Gerçekten hiç streç bilmedin. Yillarca yatalak kayinvalidene anne gibi baktın. Aynı evi iki elti paylaştınız, hiç sorun yaşamadan. Bu mümkün mü? Evet, sabırla mümkün. Her hatayı görmeden, konuşmadan, söylenmeden mümkün.

Tertemizdin. Eşin öldü,  yalniz kaldın, bir kere bile şikayet etmedin. Hep gülümsedin ve sabır dedin.
Seni çok seviyorum.
Dün öldün. Bugün defnedildin.
Bayramın olsun can özüm. Bayramın olsun.
Nurlarda uyu.
Seni çok seviyorum.

28 Temmuz 2019 Pazar

yalaaaaannn... ve gerçek!

Hayat serüvenini neden heyecanlı bulduğumu unutmuşum.
Çünkü beklenmedik sürprizlerle dolu!
Gerçekten beklenmedik.

Beklenmedik deyince insan sınırlı algısıyla sanıyor ki; beklenebilir, tahmin edilebilir bir şey.
Hayır!
Değil!

Beklenmedik demek, gerçekten de beklenemez gelişme demektir.

Ay çok yalan duydum.
Hayatım boyunca ama hepsini katlar derecede son bir kaç ayda.
Üstelik bir kısmı bana bile söylenmemişti.. İnsanlar kendilerine söyledikleri yalanları bana söylemekteydiler.

Yani yalan banaydı ama... aslında yalan söylemek değildi bir kısmının amacı, kendilerine yalan söylemeye öyle alışmışlardı ki karşımda atıp tutarlarken, şekilden şekle girdiğimi, anlamıyorlardı.
Öyle emindiler ki yalanlarından, sık sık kendimden şüpheye düştüm.

Bahaneler, mazeretler ve suçlamalar.
Havada sallanan parmaklar.

Hiç itiraf yoktu.
Kulaklarım onları duyamadı.
İtirafları 'anlamam', ve zannıma güvenip ona uygun cevap vermem bile beklendi.

Ço cuk su nuz.

Yo, Çocuk doğaçlama takılır, çocuk bile değilsiniz.
Kendine yalan söyleyen bir avuç embesilsiniz.

Bitecek bu hayat, bitecek.

Bu ne hayatta kalma, kazık çakma imanıdır arkadaş! Anlamak mümkün değil.

Çok yalan var. En çoğu insanların kendilerine söyledikleri.

O kadar haklılar ki; insan haklı olmaya utanır.


Yoruldum.

Çok yoruldum.

Ne ölümü, ne destek olmayı, ne de köstek olmayı layığıyla anlamayacaksınız, anladım.


ay sizden yıldım.

Oyunu unutmanızdan, hepsinin bir sonu olduğunu hep unutmanızdan, kendinizi unutmanızdan, başkalarını önemser görünürken o kişiyi unutmanızdan bıktım.

Ancak çocuklar ve hayvanlar.
Başka arkadaşım yok.
Gerisi hikaye.







27 Temmuz 2019 Cumartesi

Kendiye yüzleşenler, kandırmayanlar kazandı.

Güvene gerek var.
İyiliğe inanmaya, iyi olmaya, neşeye ve hüzne ama illa ki kendine inanmaya gerek var.
Hayatın yeni bir kapısından geçerken, kalbimde orada bulacağım gerçek güzelliğe heyecanla bakıyorum.
Haydi Bismillah.


6 Haziran 2019 Perşembe

Bir Güzel Haslet: Güven

Tedavisi: Güvene gerek olmayan sınırlar çizerek yaşamak. Tatsız ama işe yarar. :)

27 Ocak 2019 Pazar

samimiyet

betonların içine hapsedilmiş, sert çizgilerle yolları, dönemeçleri belirlenmiş, yanında bir avm'si, birkaç marketi, yeşil alan'ı belirlenmiş...oluşmamış, oluşturulmuş mahallelerde yaşayan insanoğlu içinde doldurmadığı devasa boşlukla... sağa, sola, yukarıya, aşağıya çılgıncasına...bazen sessiz bazen sesle bağırıyor ve haykırıyordu:
'çok yalnızım, neredesin?'

Bu haykırış bazen inandığı Tanrı'ya, bazen bağlı olduğu ideolojiye, bazen aşka, bazen şiddeteydi.

'çok yalnızım, neredesin?'

cevap bir türlü gelmiyordu.

kimileri Mesih bekliyor, altın çağın geleceğine emin bir şekilde tuhaf bir dinginlikle bakınıyordu.

kimileri, 'böyle işin içine ederim' diyerek, beklemekten vazgeçiyor, delilik suyundan bir yudum içiyor ve ruhsuz çoğunluğa karışıyordu. (bu sahneyi Şener Şen'in Züğürt Ağası'ndan ve hatta Son İmparator'un son sahnesinden hatırlayacaksınız. Kabullenmişlik ve eyleme geçiş. 'Tomatiiisss...' )

Sadece insan olduğu gerçeğiyle yüzleşemeyen insan, melek ve şeytan arasında gidip geliyor, çağrıya cevap alamadıkça şeytana meyledenler fazlalaşıyordu.

insan ne melek ne şeytandı oysa ki. İkisi arasında seçim yapabilme iradesiyle, ikisinden de üstün bir kıvamda başlamıştı yola.

Ama çok korkaktı.
Çok tüysüz, zayıf ve narindi.  ne bir hayvan kadar hızlı koşabiliyordu, ne uçabiliyor, ne de soğuğa-sıcağa dayanabiliyordu... tehlike anında çıkarabileceği pençeleri olmadığından savaşamayacağına inanıyor ve hep göğe bakıyordu: 'Beni neden buraya gönderdin, çok zor.'

Öfkeleniyordu. Çocuksu bir öfkeydi bu. Sevdiğine duyulan öfke. Dinginlikle yatıştırılmayan öfkeninse sonrası belliydi; 'o zaman kötü olacağım.'

Çok azının aklına, kendi içine dönüp bakmak geliyordu, bir sınavı geçenin, diğerinde ayağı tökezliyordu. Bitmek bilmeyen bir yarış gibiydi. Vuslata erişilemiyordu sanki.
Oysa vuslattan önce...

mutlak sessizlik vardı.
Bir bebeğin gülümsemesiyle, tomurcuğun papatyaya dönüştüğü an, bir insanın diğerine zarar verdiği an, ilk günah, ilk bilinçli yoldan çıkış, taammüden günah ve hatta ilk kendinden vazgeçiş anı... ilk korku, ilk aşk, ilk çığlık ve ilk çaresizlik hepsi aynı ses tonundaydı: Sadece bir 'an'.

üstelik hep unutulan bir armağan daha vardı; 'geri dönme imkanı'. oysa insan ilk andan sonra geri dönemeyeceğini sanıyor, kendi kirine bakıp, o halde devam diyebiliyordu. o hazinenin orada olduğunu unuttuğu için.

hislerine güven insan kardeşim.
temizliğine güven.
geri dönebileceğine ve her an yeniden başlayabileceğine güven.

kendine dürüst kalan,unutur, tekrar tertemiz gülümseyebilir, tertemiz acı çekebilir, tertemiz girebilir her sınava. nasıl çıkacağını elbette bilemeyiz. (yukarıdaki satırlara geri dönmek gerekir.)

huzur olsun.