20 Mart 2016 Pazar

Akmak

Aynı hayat içinde, iki farklı hayata sahip olan kaç kişi vardır bilmiyorum. Ben onlardan biriyim.

Pek çok açıdan masalsı bir durum bu, çoğu zaman insana sadece yıldız tozu olduğunu hissettiriyor. Evrenin sonsuzluğunda neşeyle aktığını. Tutunacak şeyler bir parlıyor, bir yokoluyor. Yokolması o ışığı kaybetmek anlamına gelmiyor, izi hep seninle kalıyor. Ama bazı ışıklar sönüyor, işte bu üzücü bir durum.

Yokolmak ve sönmek... ikisi çok farklı şeyler.
Birisinde hala birbirine tutunmak arzusu var, istek. Diğerinde ise vazgeçiş.

Ama akıp giderken şunu anlıyorsun, hiç bir ışığa sonsuza dek tutunamayacaksın. Akıp gideceksin. Akıp gidecekler. 
Akmak... Meselenin özü bu. 
Akıp gidiyoruz. Her adımda biraz daha büyüyerek, önce sevgi, neşe, aşkla ve sonra acıyla büyümüş olarak.

Müthiş bir yalnızlık hissi. 
Modern çağların pek çok şeyinden hoşlanmadığım gibi, yalnızlık'a övgü yorumlarından da zerre hazzetmiyorum.
Pek çok somut ve gerçek duyguyu alıp, klişe bir Amerikan filmi formülazasyonuna tabi tutup, basitleştiren yorumlardan. Yalnızlık'a nasıl övgü yapılabilir, insan -hadi ben de klişeyle karşı durayım- 'toplumsal bir varlıkken'.
Ama kadim bilgiye gidersen, ki bunu nasıl yaparım diye bakmana gerek de yok; kendi içinle başbaşa biraz vakit geçirmen yeter... kadim bilgi sana somut yalnızlığın lezzetini sunabilir: Akıp giden bir ışık olduğun gerçeğini, karşılaştığın her insanın-hayvanın, maddenin akıp gitmekte olan ışık olduğu gerçeğini.

Başa döneyim... akıp giden yolda ben de akarken, iki hayatım kesişti. Eskisi tam karşımda, yenisinin içindeyim. Üzgünüm, daha fazla detay vermek istemiyorum, ama durum böyle.

Pek çok 'ben' , pek çok yaşam akıp giderken, yolculuğun farkında olanlar ve olmayanlar aynı zaman ve mekanda bir süreliğine beraber olurken hemhal olmak, var olmak, anlamak ve anlatmak... anlaşılmak... zorluk dağının sert, keskin yamaçları. Çünkü her ışık bir yandan da kendini anlamaya çalışmakta.

Kaguyahime'nin masalını izleyin... kuşlar, böcekler ve bebekleri görün. saf enerjiyi, neşeyi, sevgiyi ve mutluluğu. Ve dilekte bulunurken neden hayrı dilemeyi seçmek gerektiğini... çabuk büyüyünce neler olduğunu, hiçliği ve olmayı. 


Sorun ne dışarıda patlayan bombalar, ne de tehditler. O bombaların yıllardır insan ilişkilerinde zaten patlıyor olduğunu, kadın ve erkeğin birbirine güvenemediğini, ne sokakta ne evde huzurun olmadığını, insanların birbirini sevmekten vazgeçtiğini görün. 

Oysa aslında bir olduğumuzu ve her birimizin hem birlikte hem de birbirimizden ayrı olarak özgürce akmakta olduğumuzu görün. 

Şu an elinizde tutmakta olduğunuz çay bardağı, başınızı kaldırdığınızda gördüğünüz manzara, sevdiğiniz ses, yapmak istedikleriniz, kafanızdaki tüm sorunlar sadece şu anınıza ait, bunu anlayın.

Bundan ötesi var, daha da ötesi vardır, bilemem. 
Huzurlu akışlar dilerim hepimize.