24 Kasım 2012 Cumartesi

içimden

burada oturdum, hepinize gülümsüyorum.
kendimi korumak hiç aklıma gelmemişti, kendime de gülümsüyorum.
ne yapmak gerek, ne yapmak gerek...

öyle şeyler oluyor ki, hala şaşırabilmeme şaşırıyorum.

ne yapmam gerektiğini bilmediğimden değil. dönüşmem gereken şey beni korkutuyor.
hayata yeniden döndüğümden beri gördüklerim, duyduklarım...bana o kadar yabancı ki.

planlamalar, programlamalar yapıyor kimileri.
ben, yapamam.
yapmak istemem.
yapmazsam da...olmuyor.
istediğim her ne ise beni uzağına atıyor.

nasıl akıllar duydum, kulaklarıma inanamadım.
bu planları uyguladıklarını gördüm, korktum, kaçtım, saklandım.
onlardan değil korkum, insanlığa olan saygımı yitirmekten.

mükemmel filan değilim, yanına bile yaklaşamam..kendimi ta tepede görüp de düşündüğüm şeyler değil bunlar.
ben sadece an'a ve hayata inanmak isteyen bir çocuk ruhum.

içinden nasıl geliyorsa öyle davranmak, o an öyle hissettiğin için ağlamak ya da ardından bir kahkaha patlatabilmek, bunları yapmanın bedeli bu kadar ağır olur mu?
ben artık bazı insanlara baktığımda sadece duvarlarla örülü kaleler görüyorum.

duvarları benim önümde tutamıyorlar, sanırım benden korkmuyorlar 
duvarın içindekini gördüğümde korkmuş, beceriksiz bir aptalla karşılaştığımı anlıyorum.
o kadar çok planları ve maskeleri var ki o aptal çocuğu unutuvermişler orada.

neden bu kadar çok korkuyorlar?
***

bir de 'farklı' insanlar var.

hata ettiğini bile bile, misal beni, birisini, bir işi, her hangi bir faydayı kaybetmeyi göze alarak ne düşündüğünü söyleyebilen.
kaybetmeyi göze alıp, hatta bunu bile düşünmeden, düşünemeden hissettiğini söyleyebilen insanlar var.

kişisel tercihim: Ben onları seviyorum.
Bırak an yaşansın.
gerçek olsun.
kavgaysa kavga, tatlı söz ise tatlı söz.

kırılacaksan bundan kırıl.
seni gerçeklik kırsın.
ben yalanın getirdiği mutluluğu istemiyorum.

Hadi amaa...
bir küçük filozofun dediği gibi:
"Bu dünyada korkacak bir şey yok."

Hiç yorum yok: