29 Kasım 2012 Perşembe

Ferda'ya

bize hep iyi olmamız tavsiye edildi.
öylesine muğlak bir kavramdı ki bu..nerede durup, nereye kadar devam edeceğimizi anlamakta hep zorlandık.
ölçülü, tutarlı, hep öğrenmeye aç olmalıydık.
sorumluluk duygusu diye bir şey bellemişler, kafamızı kıran bir nezaketle bize de öğrettiler.

boşvermek yasaktı.
görmezden gelmek ayıp,
insanları ciddiye almamak cinayetti.

oysa be gülüm...
ne onlar anladı ne de şu yaşımıza dek biz anlayabildik

bize en kuvvetli silahı vermişler, kalkıp her gün kendimizi defalarca vuralım diye.

bak, kendi gerçekliğimi söyleyeyim sana:
ortada ciddiye alınacak çok az insan var.
kalplerimizin içindeki adil öfkeyi, sevgiyi, ilgiyi hakeden...
birlikte büyümenin tadına varacak
samimiyetle birbirinin sırtını sıvazlayacak.

gülüm.
dostum.
inan ki çoğu değmezdi.

seninle iki küçük çocukken birbirimize sarılır, Ankara sokaklarında "önümüze gelene bir tekmeee" diye neşeyle bağırarak yürürdük.
unutmazsın bilirim.
sen benden de fazlasını hatırlarsın hep.

şimdi şu yaşımızda, her gece, birbirimizi kanatırcasına yaptığımız konuşmalar.
elimizde bu kaldı.

hayır, az şey değil.

bu dünyada hala temiz sevgi var, bana bunu ispatlıyor, sana da..

onca kitap okuduk, sen kütüphaneler devirdin.
merak ettik, araştırdık, heyecanlandık, sevdik, gittik, geldik.
ölümler yaşadık.
ayrılıklar ve kayıplar.
canımız çok yandı.


hani sen o gece yarım saatliğine geldin ya ta Ankara'dan.
sen benim için O'sun işte.
yalansız, dolansız, yanında olmalıyım diyerek sadece yarım saat bana sarılabilmek ve avutabilmek için beni, 8 saat yol tepen dost.

Kızım sanırım...bu dünyada kazandığımız bir şeyler varsa benim için sen, senin için benim.

301'i hatırla.:)
çokomilkleri, 1000 Tl'yi bir hafta bölüşmemizi, Gül'ün muz dolu sandığını, mor ayakkabılarını, benim maviş çiçekli nevresimlerimi, kırkikindi yağmurlarını hatırla.

Dünya ne büyüktü.
Biz ne kadar da küçücüktük.
Her şey nasıl heyecan vericiydi, çilek kokuyordu bana sorarsan.

Gülüm sana çok üzülüyorum.
Gülüm kendime çok üzülüyorum.

Bizi kandırdılar çünkü.

Bana inan:
ciddiye alınacak insan sayısı çok az.

Manş'ı yüzerek geçen o adama duyulan hayranlık çocukçaydı, bırakalım orada kalsın.

yine de her şeye rağmen
hayata olan aşkıyla deli gibi bağırarak sokaklarda oynayan o kızı özleyeceğim.
Kaldırım kenarına oturup o oyun delisi çocuğu kocaman açılmış gözlerle izleyen seni de özleyeceğim.
ama bırakalım orada kalsınlar.
Güvenli, mutlu, geleceğe inandıkları yaşlarda kalsınlar.

Bu dünya o dünya değil yavrucağım.





Hiç yorum yok: