27 Kasım 2012 Salı

Günaydın blog

Nasılsın? Bu dünyada sahip olup da kötü davrandığım belki de tek şeysin sen. Yine gıkın çıkmıyor, ne anlatsam dinliyorsun. O nedenle sormak istedim hatırını. Umarım iyisindir, çünkü ben..yerin ayrıdır, bilirsin.
Buraların ilk hallerini hatırladım sabah sabah. Tüm blogcular neşeliydi o zamanlar. Her sabah ve her akşam sahilde yanyana sıralanmış huzur dolu evlerin önünden geçer gibi..her evin önündeki bahçeye uğrayıp bir selam alır gibi birbirlerini dolaşırlardı.
Birimiz bile sayfasını bir süre dondursa şoka girer, eyvah onu okumadan yapamam duygusuyla geri dönsün diye gün boyu didinirdik.-bitteri özlüyorum bu arada.-
Bir hatırlayın, hatırlamak isterseniz tabi...Yazarak ve okuyarak kurulmuş bu dostluklar...yani neler yaşadık her birimiz, ben düşününce inanamıyorum. kendi payıma düşenler beni -ziyadesiyle- yordu. Sizinkiler de sizi, bilirim.
Ama bir kez bile birbirimizi önemsemeden geçtiğimizi, zerafet sınırını aştığımızı ya da kalplerimizi kırdığımızı hatırlamıyorum.
Ve zaman geçip de sizlerle yüzyüze tanışma vakti geldiğinde...yanılmadığımı görmek harikaydı.
Yıllar evvel arkadaşlarımın 'yazmalısın' dürtüklemesiyle korka korka ilk yazımı yazdığım zamanı hatırlıyorum. Kıymet gelip, hey Merhaba demişti ve böylece başlayıvermişti blogculuk.
O zamanlar önemliydi beni kaç kişi okumuş, ne düşünmüş, beğenmiş mi acaba? Çocuk blogcuydum. :) Şimdiyse biliyorum ki insan her yazdığını kendine yazıyor, yazmanın başka açıklaması olamaz. Ve birbirimize yoldaşlık ederken, güvendiğin birinin tek sözüyle, kendine geliyorsun.
Neyse...
Bunca savaşın ardından kendimle barışmama ramak kalmış gibi hissediyorum bazen.
İnsanlar önemini yitiriyor. Her şey önemini yitiriyor. Sesler cılızlaşıyor, görüntüler bulanıyor. Başka bir dünya netleşmeye başlıyor. Daha uzak olmak istiyorum,  daha mesafeli, uzak bir ormanın içinde, bir adanın tepesindeki bir evde, deniz hışırdasın yeter.
Enerjim..çok sevgili bir dostum bunu söyledi geçen akşam saatler süren konuşmamızda.."ama Ünsüm, senin enerjin"..dedi. "Senin gibi çok az insan var." dedi. "Senin enerjin başka türlü bir şey ve bu enerjiyi paylaşmak çevrende seni iyi tanımayanları ve sevmeyenleri yorabilir." dedi. "Bunun, farkında mısın?" dedi.
Değildim.
İnsanları hayata çok fazla ittiğimin, gülmeye, bir şeyler yapmaya, paylaşmaya ya da her neyse birşeylere zorladığımın farkında değildim.
Şimdilerde bunun üstüne düşünüyorum.
Üstüme vazife olmayan şeylere giriştiğim belli, kendimi yavaşça çekmek istiyorum.
Sükunet ve zerafet, beni kurtaracak olanlar bunlar gibi geliyor.
Ay...ne anlaşılmaz bir yazı oldu.
Her neyse...
Bu dünya güvenli bir yer değil, asıl söylemek istediğim -yazdıklarımdan hiç anlaşılmasa da bu-.. Bir ara gelip toparlarım belki yazıyı.

Hiç yorum yok: