19 Kasım 2008 Çarşamba

İşsizin tatili olmazmış

2,5 milyon işsiz diyor gazeteler.

Yazması ve okuması kolay.

Bu konudaki en güzel yazılardan birini Bekir Coşkun yazmış bugün, bir işsizin hislerini anlatıvermiş.

Kendi deneyimlerden yola çıkarak yazayım: Bir tek insanın işsiz kalması en az 10 insanın hayatını altüst ediyor.
Evdeki kadın, okula giden çocuk, yaşlanmış ve artık biraz rahat etmek isteyen büyükanne ve dede...94 krizinde mesela işten büyük oranlı işten çıkarmalar yaşanmadı. Maaşlar düşük kaldı, yeni sözleşmeler imzalanmadı belki ama evlere para girmeye devam etti. Sağlık güvencesi devam etti en önemlisi.

Diğerinde, 2001'de, eşim gibi beyaz yakalı olarak çalışanlar ortada kalakaldılar. İyi işlerde çalışıyorlardı, gelirlerine uygun bir hayat seviyeleri vardı, üstelik krize yakın bir zamana kadar her şey öyle yolundaydı ki...hayalleri vardı ve korkuları yoktu.

Ben eşimin Bölge Müdürü'nün bir dershane tahsildarlık yapmaya başladığını duydum o aralar. Onu son gördüğümde Çeşme'de bir güzel otelde, çalışanlarıyla beraber bir gezideydik.
Eşi ve kendi, yaşını başını almış, çok saygın bir profil çiziyorlardı.

Dershanede tahsildarlık bu pozisyondaki bir insana neler yaşatır bir düşünmeli.

Herkes sustu o krizde. Biz dahil kimse konuşmadı. Geçecek sanıyorduk ve aslında kimse kimsenin umrunda değildi.

Bir tek belgeselimsi bir şey izlemiştim, önemli bir bankada üst düzey görevde çalışan bir adam Bodrum'da boncuk dükkanı açmış, anlatıyordu: elinden ne kadar büyük paralar geçtiğini, milyarlarca lirayı yönettiğini...askerlik anısı gibi...hayır hayır, o tatlı bir anı olurdu...savaş anısı gibi anlatıyordu.

Ben o işsiz kalan ve bir zamanlar hayran olunan işlerde çalışmış insanlar için oh olsun diyenleri de duydum.
Hatta biri yüzümüze söylendi.

Hazımsızlığın, nefretin, çiğliğin karşısında sustuk hatta gülümsedik ama o laf içimden çıkmadı hiç.

Bu şehrin bütün sokakları yenilendi arkadaşlar. Asfalt yapıldı, düzenlendi, park olduğu gibi değişti.

Ama tek bir üretim yapan firma açılmadı.

Var olanlar satıldı, kapandı, üretmiyor, çalışanlar oralara buralara dağıldı.

Şeye benzetiyorum bunu: Yoksul bir genç kızın kazandığı üç kuruşu makyaj malzemesine, kuaföre, kıyafete yatırmasına...Oysa okumaya, kendini geliştirmeye çalışsa daha iyi bir iş bulacak, kazanacak.

Açılan bir büyük alışveriş merkezi var şehrimizde, ışıltılı, yazın serin, kışın sıcak, her yerinden elektrik fışkırıyor: ama içinde bir şey üretilmiyor ki.

Dükkanların tek tek kapandığını duyuyorum, çünkü insanların oraya gidip para harcamaları için önce bir iş bulup çalışmaları gerekiyor.

Yazdım bu yazıyı, aslında söylemek istediğim başka.

Felaketler karşısında elbirlik duruşumuzu kaybettiğimizi düşünüyorum.

Beyaz ya da mavi yakalı, köylü, çiftçi, hayvancı, turizmci..hep beraber bir ulusu oluşturuyoruz.

Son yıllarda sadece kendimizi kurtarmayı düşünür hale geldik. Kimse kimseyi reel olarak umursamıyor. İşsizi koruyan sosyal güvenlik ağı için zamanında çalışmış olsaydık, herkes sağlık sigortasından bilabedel faydalanabilseydi, yaşadığımız yerlere devlet fabrikalar açmış olsaydı sorunlar bu kadar büyür müydü?

O işsiz kalan insanların evlatlarını bir düşünmeli.
Onları her gün karşımızda görüyoruz.

Kimisi okulu bırakacak, kimisi yağmurdan kaçarken doluya tutulacak: ya erkenden evlenecek ya yapmayı hayal dahi etmeyeceği işlere burnunu sokacak.

Gençlik de çok bozuldu diyecek birileri.

Bunların ailesi yok mu diyecek...

Ya evdeki kadınlar, anneler?


Çok klişe ve doğru: aynı geminin içindeyiz.

Kurnazlıkla akıl birbirine karıştırılmaya başlandığından beri gemimiz yalpalıyor.

Kendini kurtarmak, bir filikaya göz koymak, onun için savaşmak akıl sanılıyor...

Oysa bu geminin batışını hızlandırmaktan başka bir işe yaramıyor.


Bazen gemi halimize gülüyormuş gibi geliyor.
Öfkesini ise düşünmek bile istemiyorum.

16 yorum:

Parpali dedi ki...

Hep bir itiş, kakış. Bir gün bir yerde bitecek bu ama sanırım, her şey için o an çok geç olacak. Halkı önce muhtaç edip, sonra dağıttıkları 2 torba kuru gıdaya boyun bükmelesini bekleyenler de ne yazık bizden, bizim içimizden çıktı onlar da oraya. Keşke oturup birazcık düşünebilseler. "Etrafımda mutsuz onlarca insan varken, benin mutluluğum neye yarar?" diye.

Evinize hoşgeldiniz :)

burdasaklaniyorum dedi ki...

öyle şeyler yazmışsın ki, altına imzamı atarım.
işsizlik ne demek iyi biliyorum ben.
2000 yılında işsiz kaldığımda, bekar, ailesiyle yaşama lüksü olan, kira-fatura gibi dertleri olmayan bir kişiydim. buna rağmen ne kadar sinir bozucu bir durum olduğunu yaşadım. gelecek hayalini ve planını elinden alıyor herşeyden önce. insanı öyle bırakıveriyor hayatın ortasında.
bu sebeple işsiz kalan çalışan sayısını okurken hemen atlayıp geçemiyorum.
nasıl haber verdiklerini düşünüyorum mesela.
bizde departman müdürleri odasına çağırmıştı herkesi. toplantı için.
bilgisayarı kitleyip gittik. 15 dakika sonra işsizdik. "yarın" gidecek bir işimizi yoktu. bir anda. gerçekten bir anda.
aynı senin gibi kızıyorum.
hala delicesine bir alışveriş merkezi açma çılgınlığı var biliyor musun.
ankarada açılan ve açılmakta olan bir sürü koccaman merkez var.
yenileri açılırken eskileri yavaş yavaş ölüyor. dükkanlar kapanıyor, çarşılar sessizleşiyor gitgide.
ama tüketim canavarı durmuyor.
yeni mağazalar, bilmiyorum kime, kaç kişiye güvenerek, açılmaya devam ediyor.
hepimiz aynı gemideyiz evet.
ama farklı manzaralara bakıyoruz.
ve dışarı çıkıp da neler olup bittiğine bakmayan bi sürü insanın anlamsız hareketleriyle hızlanıyor batışımız belki.
sadece tüketelim.
2-3 ailenin toplam maaşı olan rakamları bir ayakkabıya, bluza vermeye devam edecek azınlık mutlu olsun diye açalım, süsleyelim her yeri.
nereye kadar bilmiyorum.
çok uzattım galiba.
öpeyim seni de gideyim.

uctemmuz dedi ki...

Sevgili Parpali, hep bir itiş kakış evet. çünkü diğerinin sorununa bakarsak eğer çabalamamız, gerçekle yüzyüze gelmemiz gerekecek.
ben daha önce "empati" örneğinde olduğu gibi dilimize, beynimize, dünya görüşümüze ittire kaktıra sokulan yeni terminolojiden bahsetmiştim. Ama o yeni deyimler bizi açıklayamıyor.
Hiç bir derdimize dermen olmuyor.
Bize uygun değil çünkü.
Onlardan biri de şuydu: Bu şirket zarar ediyor, özelleştirelim." Niye amaaaaaaa?
1- Kara geçirecek adamlar ve politika getir.
2-Zarar bile etse, orada çalışan insanların işsiz kalmasından sonra oluşabilecek zararın yanında 3 kuruşluk para kaybının hiç bir önemi yok.

İşsiz kalmış insanı en çok tehdit eden şey ahlaki sorunlar.

Özür dilerim uzattım ama çok içim acıyor.

Ve hoşbuldum, çok çok teşekkür ederim.:)



burdam benim, yaşamaam ben de anlayamazdım durumun vehametini sanırım.
Ahmet mesela aslında Cuma akşamı çıkarılmıştı işten.
Ben Pazartesi sabahı onu koltukta uyur bulunca, kalk işe geç kalmışsın dedim.

Ancak o zaman söyleyebildi bana.

Cumartesi ve Pazarı keyifli geçirmemizi istemiş.

Başka ne diyeyim canım benim?

Seni çok seviyorum.

Adsız dedi ki...

şimdi yazdım kendimi bloğumda.. ofisteki tatsızlığı çıkarmaları.. sayfada sağda görünce buraya geldim yeni yazı için. hınk oldum aynı mevzuu.. çok endişeleniyorum bende. çok buruluyorum korkuyorum. çocuk okutuyorum. tek başına çalışıyorum. bakmak zorunda olduklarım var. tüm bunlar bazen beni o kadar korkutuyor ki. ve çocuğumun emekli olmak için 60 yaşına kadar çalışması gerektiği gerçeği off.. şartlar çok ağır. ve hergeçen gün artıyor. bu boşluk (ofisteki) beni bloglarla tanıştırdı. haberim bile yoktu öncesinde. ama ben çalışmak istiyorum. iş olsun geberine kadar çalışsam keşke.

allah hepimizin yardımcısı olsun..
sevgiler..

ps: çok coştum bir anda içimden gelenleri yazdım ama umarım sıkmadım.

uctemmuz dedi ki...

Ne demek sıkmak. blog varsa asıl bunları paylaşmak için var bence. Hemen geliyorum yazıyı okumaya. Sevgiler canım benim.

geçkalmadımki dedi ki...

Bu kadar net ifadenin üzerine hiç bir şey söyleyemeyeceğim..
Sevgiler sana...

geçkalmadımki dedi ki...

Biraz önce bu kadar sözün üzerine ben birşey söyleyemeyeceğimi yazmıştım..
bide sevgilerimi yazmıştım..
Gelmedi galiba, bir daha yazayım..

Adsız dedi ki...

değişim bir anda başlamadı aslında..
önce kolayca çocuklarımızı harcadık.. fidan gibi gencecikken .. daha ana soluğu üstlerinde iken bir nesli kırdık geçirdik..
sonra.. her üzüntüden sonra insanoğlunun sığınması gibi.. birden tüketmeye.. neşeye verdik kendimizi.. vurduk dibe..
bu sefer can almadık ama gelecek çaldık..
onu da atlattık diye daha bir çalıp oynasamız geldi..
ama gene dip göründü..

şimdi sanırım..
dip dalgası vuracak üzerimize..

gene sağ kalanlar toplaşıp .. vur vur inleesin diye.. halayı çekmeye başlayacağız..

ne diyim.. yaşamı.. insanı .. sevmeyen doğayı .. dünyayı sevmeyen bir toplumuz biz..
hayır ağ. böceği ile karınca öyküsü bile değişti gelişti..
ağustos böceği turneye çıkar oldu da.. har vurup harman savurunca bize de öyle mi olur sanıyoruz.. bilmem ki..

sen gene al eline ponponlu atkını yavrum..
onu hem kendinin hem oğlunun hem de kocanın boynuna sar..

iyi gelip içinizi ısıtırsa.. ne mutlu..
değilse..
............
atalet

uctemmuz dedi ki...

canım fundacığım, sağolasın, benden de sevgiler.:)


aynen katılıyorum ataletim, hakkımız olmayan bir eğlence arayışının içinde...özellikle tv'ler.
Hakedilmediği için de vıcık vıcık- cıvık.
Bende yalan yok :) geçen ay ciddi sorun yaşadık ama şimdilik yoluna girdi bazı şeyler.
Sokağa her çıktığımda bu küçük şehrin ana caddesinde kapanmış bir iki dükkan görüyorum üzülüyorum. Sonuçta herkes birbirine bağlı.

O yokedilmiş gencecik nesil neler verebilirdi halbuki bu topluma.

Kendimi tutamayıp uzatıyorum, nolur kusura bakmayın. :)

O "yavrucum" içimi eritti yine, söylemeden de geçemeyeceğim...
Öperim sevgiyle.

Boncukçu dedi ki...

Sabah sabah hüzünle okudum Bekir Coşkun'u, aktardığın için teşekkürler. Ve şu sözüne bayıldım 'kurnazlıkla akıl birbirine karıştırıldığından beri' Çoktur kurnazlık aklın yerini aldı ve itibar görmeye başladı ne yazık ki:(
İşsizlik, ben 95'te çalıştığımız firmanın satılmasıyla yaşamıştım bir dolu tatsızlığı... İnsanlar anlamaz anlamaz baktı yüzümüze, ve sıra herkese geldi... Umarım Atalet haklı çıkar geri kalanlar toplaşır.

carpediem dedi ki...

ülkemiz genç beyinlerini o kadar kolay harcadı ki darbelerle ,
ekin biçer gibi biçildi insanlarımız...

yaşasaydı o insanlar
geleceği nasıl olacaktı
kimbilir bu ülkenin...
sistem kapitalist
ama yutturulan ilacın ismi
liberal ekonomi...

yok ettiler karma ekonomik sistemimizi
daha ne bekliyoruz ki
bütün değerler kaybedildi,
dibe vurdu bu ülke...

bakalım vurup ayaklarımızı,
ne zaman çıkacağız yüzeye...

uctemmuz dedi ki...

İnşallah öyle olur Sevgili Boncukçu, hoşgelmişsin yeniden. :)


Merhba Beyazgelincik...:)Kendimize ve herkese saygı duymaya başlasak yeniden, şu Anadolu'yu sevsek, bilmem birşeyler düzelir mi? Akşam bir anı dinledim: İsmet İnönü ve Eşi Hanımefendi gezinti yaparlarken talim eden askerleri görürler. Mevhibe Hanım oğulları Erdal İnönü'yü kastederek der ki" Bak İsmet Erdal'da orada." İsmet Paşa kafasını bile çevirmez: "Onların hepsi Erdal" der.

Oysa ben dershaneye giden çocuğunun sınav sonuçlarına bakıp bununla yetinmeyen diğer çoukların da sonuçlarını not alan anneler görüyorum. Kendi çocuğunun birinci olmasını istiyor o anneler, mukayese yapıyor.
Bu anlamsız ve acımsız rekabeti aklım almıyor mesela. :)
O çocukların hepsi bizim çocuğumuz, işsizlerin hepsinin acısı bizim, bunu yeniden bir farkedebilsek değişir mi birşeyler acaba?

Adsız dedi ki...

merhaba üçtemmuzum ..
pişti olmuşuz nerdeyse ..
şimdi okudum satırlarını ..
bu durum ortak feryadımız oldu artık ..
ama hep biz kötü görüyoruz değil mi ?
oysa herşey yolunda ..
teğet geçti :))))
nasıl geçmekse artık ?
iyiyiz, iyiyiz ..
HAMDOLSUN!

( BEN DE ÖZLEDİİİİM )

uctemmuz dedi ki...

Ülkece pişti olduk mavicim.:) papaz kaçtı daha mı uygun olur yoksa?

Acımadı kiii deyip duruyorlar
onların canı acımadığı için.:)

Öpperim canım, sevgiler.:)

kumhavuzu dedi ki...

yazını okuudum..yorumlar yarım kaldı..
okumak için gelcem tekrar.
hepimizde aynı durum...

uctemmuz dedi ki...

bekleriz Kumum, 24 saat açık burası. :)