tag:blogger.com,1999:blog-48724802109401123112024-02-19T12:07:01.804+03:00benim mekanımuctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.comBlogger395125tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-28095548946336573602020-05-10T02:26:00.000+03:002020-05-10T02:36:15.661+03:00Oğlum, oğullarım, kızlarım Bütün çocuklar benim gibi seviyorum onları.<br />
Bugün bütün çocukların anası, evladını kaybetmislerin çocuğuyum.<br />
Az önce bir kuzum aradı, Anne dedi, anneler günün kutlu olsun.<br />
Hem annesiyle, hem onunla konuştum.<br />
Evladını kaybetmiş 2 anne, bir kız çocuğunun sevgisini ve Anne deyisini paylaştık.<br />
Ve dedik ki; hastanede olan, darda olan kim varsa şifa ver Allahım.<br />
Ve dedik ki, kimse anlayamaz, gerçek hayat oradaydı. Tüm acısıyla, korkusuyla paylaşmanın, yardımlaşmanın, anneliğin, babalığın, dayılığın , teyzeligin hası oradaydı. Anlamak zor ve çok güzeldi.<br />
Söze dökemiyoruz, yaşamayana anlatamiyoruz, Allah kimseye yaşatmasın, o ayrı, ama soze dökemiyoruz işte, çok güzeldi. Her anın kıymetini bildiğimiz, her gülüşün tadına vardigimiz, her korkunun içimize işlediği o hal'i anlatamıyoruz.<br />
Bilin ama, hayat bildiklerimizden değil, bilmediklerimizden de ibaret.<br />
Paylaşmak, sevmek, yardımlaşmak, ahhh tadını anlatabilsem.<br />
Bir damla kanı, bir iyi haberi, hâl hatir sormayı, bir poşet çayı paylaşmanın tadı.<br />
Duaları ve dilekleri paylaşmanın şad halini anlatabilsem.<br />
Varlar ve gerçekler.<br />
Bugünkü salgın insanları direkt hasta etmese bile, korkuttu. Gelip geçiciliği hatırlattı.<br />
Evet.<br />
Ama daha önemli bir şey var; iyi ki gelip geçiciyiz.<br />
Iyi ki ölüm var.<br />
Iyi ki kaybetme korkusu ve iyi ki sevdiğinin kıymetini bilmek var.<br />
Dünya en zor sınav alanlarından biri deniyor. Olabilir bilemem. Ama burası dualiteyle var. Hastalık yoksa sağlık, nefret olmasa sevgi anlaşılamıyor. Deneyimlenmeyen duygu aktarilamiyor.<br />
Sevin, sevin, sevin.<br />
Ruhlarımız iki cihanda şad olsun. Önden gidenlerin de, kalanların da.uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-82544277936748484312020-04-02T12:44:00.001+03:002020-04-02T13:25:21.316+03:00Benim corona'm, benim dünyam<br />
Naber insanlık, halin nicedir?<br />
Senden biri olarak, toplumsal hijyen, sosyal mesafe ve bulaş riskiyle tanışanları izliyorum.<br />
<br />
Mecburen bindiğimiz şehirler arası otobüste, sadece 2 maskeli olarak yolculuk yaptığımız günleri ve biri öksürdüğünde ilk zamanlar yaşadığımız paniği hatırlıyorum. Olayın ciddiyetini anlayan bir kaç yakınımız dışında kimse önlemlerimize eşlik etmemişti, hatırlıyorum.<br />
<br />
Oysa gerçek ölüm tehdidi altındaydık, beyaz hücremiz çok azdı ve özel aracımız yoktu. Hatırlıyorum.<br />
Kardeşimin işini riske atarak bizi her sefer izmirden balkese getirme çabasını hatırlıyorum.<br />
Ki biri suratımıza öksürmesin diye.<br />
<br />
Hatırlıyorum.<br />
<br />
Yeşil kart çabasında kimsenin destek olmadığını, sigortamız kesildiğinde mecbur kalarak olay çıkarıp yeşil kart alabildiğimi hatırlıyorum. Ilik naklinin o verilmese yapılamayacağını hatırlıyorum.<br />
<br />
Yeniden ve tek basima tutunmaya çalıştığım hayatta bana yapılanları hatırlıyorum.<br />
Mobbingleri, müstehzi gülüşleri, hayata tutunma çabama eşlik edenler kadar etmeyenleri de hatırlıyorum.<br />
<br />
Hayata tutunduğum işime olan aşkım, o işle desteğe ihtiyaç duyan diğer insanlar için çalışmakla anlam bulduğum yaşamımda... hayatımı 'anlam' üzere kurgulamakla suçlandığımı, ilk fırsatta çok başarılı olduğum işimle bağımın koparılması için çalışıldığını hatırlıyorum.<br />
İnsan gönlünün naifliğini öğrendiğimden, dikkatli olma v hizmet için çalışma yolunu seçtiğim için 'ezik' davranmakla suçlandığımı hatırlıyorum.<br />
<br />
Paylaşmak ve birliktelik için kurduğum dostlukların en ufak duygusal sorun yaşadığımda çıtır çıtır kırıldığını hatırlıyorum.<br />
<br />
Çok var.<br />
<br />
Şimdi bunları bilmeyenler ve hatta<br />
bu tür hatıraları olmayanlar da bilecek.<br />
bu tür anıları olacak.<br />
<br />
umarım benim yaptığımı yapabilirler, insanlıktan vazgeçmeden, öfkelenmeden, küsmeden kendileri, diğer canlılar için yaşamaya devam edebilirler.<br />
<br />
Kolay değil, başarılar diliyorum . Bu yola çıkmak bile takdire şayandır. Duam yola çıkanlarla olsun.<br />
<br />
Gün gele, devran döne.<br />
<br />
Ha, bir de... biz kimseye 'evine gir , çocuğum hasta!' diye bağırmadık. Tanidigim hiç bir hasta yakını ya da hasta bunu yapmadı. Tavsiyemdir, siz de yapmayın. Önyargı fenadır, gelir sizi saklandığına yerde bulur. Kim neden sokaktadir bilemezsiniz çünkü.<br />
<br />
<br />
Sevgiler...uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-63966625927484228732019-11-10T15:34:00.003+03:002019-11-10T15:34:57.356+03:00Yeni Kapı Selam blog, selam dünya,<br />
Kısa bir mola için geldiğim yerden, hayatımın en güzel 5 yılını burada geçirdiğimi düşünerek buruk bir gülümsemeyle yazıyorum.<br />
Elimde olmadan o zamanki beni düşünüyorum. Onu görmeyi ister miydim, açıkçası hayır. O bugünkü beni kaldırmaya hazır değil.<br />
Ya da bu bir yanılsama, O ve ben bu sürede yaşanmış , yaşanmamış her ihtimalin oluşturduğu aynı kişileriz.<br />
Beni görse, ve bilse, korkudan ayaklarının bağı çözülür , çok üzülürdü sanırım. Ama için de bir yerde bilirdi ki, bu süreç belki de başından beri bildiği bir olasilikti.<br />
Bunu bilemeyiz. Bildiğim şey bu kız bir başkası. Kendisi. Pek çok açıdan dönüşmüş, bir baba yaga.<br />
Ve şimdi artık, dönüştüğü şeyin tadını çıkarmak istiyor.<br />
Hayırla, huzurla ve bol şansla, kendi olarak o yeni kapıdan geçerken, tek isteği mutlu olmak ve öz sevgi.<br />
Hayırlar olsun, Bismillah.<br />
Şenlik, çiçekler, köpükler ve müzik buldun beni.uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-72094479573026585602019-10-28T21:42:00.000+03:002019-10-28T21:42:28.959+03:00Emine Teyzem, apakım, tertemizim <br />
90 kusur yıl süren hayatında kimbilir ne acilar çektin.<br />
Hiç çocuğun olmadi. Aynı adamla 70 yıl evli kalsın, belki de en güzeli buydu. Bildim bileli her bayram önce size geldik. Ev dolar dolar boşalırdı, yeni bir aile ziyarete geldiğinde, bir aile vedalaşır ayrılırdı. Çikolata, kolonya, şeker, kahve ve illa ki cebime sıkıştırılan harçlık. 51 yaşındayım, sonuncu harçlığını geçen bayram verdin.<br />
Seni seviyorum.<br />
Çok ölüm yaşadım, en kiymetlilerim gitti. Ama sen içime bir dokundun ki, evlere sığamıyorum teyzem.<br />
Çünkü...<br />
Sabir. Sendeki sabır, o nasıl bir şeydi öyle. Cancun'um hep anlatirdi; Ona demissin ki: "şimdiki gençler hemen streç oluyor, hep streç, hep streç. Biz streç bilmezdik." Streç burada, stress demek oluyor.<br />
Gerçekten hiç streç bilmedin. Yillarca yatalak kayinvalidene anne gibi baktın. Aynı evi iki elti paylaştınız, hiç sorun yaşamadan. Bu mümkün mü? Evet, sabırla mümkün. Her hatayı görmeden, konuşmadan, söylenmeden mümkün.<br />
<br />
Tertemizdin. Eşin öldü, yalniz kaldın, bir kere bile şikayet etmedin. Hep gülümsedin ve sabır dedin.<br />
Seni çok seviyorum.<br />
Dün öldün. Bugün defnedildin.<br />
Bayramın olsun can özüm. Bayramın olsun.<br />
Nurlarda uyu.<br />
Seni çok seviyorum.uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-67080944671035773002019-07-28T00:58:00.000+03:002019-07-28T01:00:35.673+03:00yalaaaaannn... ve gerçek!Hayat serüvenini neden heyecanlı bulduğumu unutmuşum.<br />
Çünkü beklenmedik sürprizlerle dolu!<br />
Gerçekten beklenmedik.<br />
<br />
Beklenmedik deyince insan sınırlı algısıyla sanıyor ki; beklenebilir, tahmin edilebilir bir şey.<br />
Hayır!<br />
Değil!<br />
<br />
Beklenmedik demek, gerçekten de beklenemez gelişme demektir.<br />
<br />
Ay çok yalan duydum.<br />
Hayatım boyunca ama hepsini katlar derecede son bir kaç ayda.<br />
Üstelik bir kısmı bana bile söylenmemişti.. İnsanlar kendilerine söyledikleri yalanları bana söylemekteydiler.<br />
<br />
Yani yalan banaydı ama... aslında yalan söylemek değildi bir kısmının amacı, kendilerine yalan söylemeye öyle alışmışlardı ki karşımda atıp tutarlarken, şekilden şekle girdiğimi, anlamıyorlardı.<br />
Öyle emindiler ki yalanlarından, sık sık kendimden şüpheye düştüm.<br />
<br />
Bahaneler, mazeretler ve suçlamalar.<br />
Havada sallanan parmaklar.<br />
<br />
Hiç itiraf yoktu.<br />
Kulaklarım onları duyamadı.<br />
İtirafları 'anlamam', ve zannıma güvenip ona uygun cevap vermem bile beklendi.<br />
<br />
Ço cuk su nuz.<br />
<br />
Yo, Çocuk doğaçlama takılır, çocuk bile değilsiniz.<br />
Kendine yalan söyleyen bir avuç embesilsiniz.<br />
<br />
Bitecek bu hayat, bitecek.<br />
<br />
Bu ne hayatta kalma, kazık çakma imanıdır arkadaş! Anlamak mümkün değil.<br />
<br />
Çok yalan var. En çoğu insanların kendilerine söyledikleri.<br />
<br />
O kadar haklılar ki; insan haklı olmaya utanır.<br />
<br />
<br />
Yoruldum.<br />
<br />
Çok yoruldum.<br />
<br />
Ne ölümü, ne destek olmayı, ne de köstek olmayı layığıyla anlamayacaksınız, anladım.<br />
<br />
<br />
ay sizden yıldım.<br />
<br />
Oyunu unutmanızdan, hepsinin bir sonu olduğunu hep unutmanızdan, kendinizi unutmanızdan, başkalarını önemser görünürken o kişiyi unutmanızdan bıktım.<br />
<br />
Ancak çocuklar ve hayvanlar.<br />
Başka arkadaşım yok.<br />
Gerisi hikaye.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-14785605064109085152019-07-27T12:15:00.000+03:002019-07-27T12:15:04.797+03:00Kendiye yüzleşenler, kandırmayanlar kazandı. Güvene gerek var.<br />
İyiliğe inanmaya, iyi olmaya, neşeye ve hüzne ama illa ki kendine inanmaya gerek var.<br />
Hayatın yeni bir kapısından geçerken, kalbimde orada bulacağım gerçek güzelliğe heyecanla bakıyorum.<br />
Haydi Bismillah.<br />
<br />
<br />uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-67499266046928731062019-06-06T20:19:00.002+03:002019-06-06T20:19:28.128+03:00Bir Güzel Haslet: GüvenTedavisi: Güvene gerek olmayan sınırlar çizerek yaşamak. Tatsız ama işe yarar. :)uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-29443936994340140452019-01-27T14:34:00.000+03:002019-01-27T14:34:16.159+03:00samimiyetbetonların içine hapsedilmiş, sert çizgilerle yolları, dönemeçleri belirlenmiş, yanında bir avm'si, birkaç marketi, yeşil alan'ı belirlenmiş...oluşmamış, oluşturulmuş mahallelerde yaşayan insanoğlu içinde doldurmadığı devasa boşlukla... sağa, sola, yukarıya, aşağıya çılgıncasına...bazen sessiz bazen sesle bağırıyor ve haykırıyordu:<br />
'çok yalnızım, neredesin?'<br />
<br />
Bu haykırış bazen inandığı Tanrı'ya, bazen bağlı olduğu ideolojiye, bazen aşka, bazen şiddeteydi.<br />
<br />
'çok yalnızım, neredesin?'<br />
<br />
cevap bir türlü gelmiyordu.<br />
<br />
kimileri Mesih bekliyor, altın çağın geleceğine emin bir şekilde tuhaf bir dinginlikle bakınıyordu.<br />
<br />
kimileri, 'böyle işin içine ederim' diyerek, beklemekten vazgeçiyor, delilik suyundan bir yudum içiyor ve ruhsuz çoğunluğa karışıyordu. (bu sahneyi Şener Şen'in Züğürt Ağası'ndan ve hatta Son İmparator'un son sahnesinden hatırlayacaksınız. Kabullenmişlik ve eyleme geçiş. 'Tomatiiisss...' )<br />
<br />
Sadece insan olduğu gerçeğiyle yüzleşemeyen insan, melek ve şeytan arasında gidip geliyor, çağrıya cevap alamadıkça şeytana meyledenler fazlalaşıyordu.<br />
<br />
insan ne melek ne şeytandı oysa ki. İkisi arasında seçim yapabilme iradesiyle, ikisinden de üstün bir kıvamda başlamıştı yola.<br />
<br />
Ama çok korkaktı.<br />
Çok tüysüz, zayıf ve narindi. ne bir hayvan kadar hızlı koşabiliyordu, ne uçabiliyor, ne de soğuğa-sıcağa dayanabiliyordu... tehlike anında çıkarabileceği pençeleri olmadığından savaşamayacağına inanıyor ve hep göğe bakıyordu: 'Beni neden buraya gönderdin, çok zor.'<br />
<br />
Öfkeleniyordu. Çocuksu bir öfkeydi bu. Sevdiğine duyulan öfke. Dinginlikle yatıştırılmayan öfkeninse sonrası belliydi; 'o zaman kötü olacağım.'<br />
<br />
Çok azının aklına, kendi içine dönüp bakmak geliyordu, bir sınavı geçenin, diğerinde ayağı tökezliyordu. Bitmek bilmeyen bir yarış gibiydi. Vuslata erişilemiyordu sanki.<br />
Oysa vuslattan önce...<br />
<br />
mutlak sessizlik vardı.<br />
Bir bebeğin gülümsemesiyle, tomurcuğun papatyaya dönüştüğü an, bir insanın diğerine zarar verdiği an, ilk günah, ilk bilinçli yoldan çıkış, taammüden günah ve hatta ilk kendinden vazgeçiş anı... ilk korku, ilk aşk, ilk çığlık ve ilk çaresizlik hepsi aynı ses tonundaydı: Sadece bir 'an'.<br />
<br />
üstelik hep unutulan bir armağan daha vardı; 'geri dönme imkanı'. oysa insan ilk andan sonra geri dönemeyeceğini sanıyor, kendi kirine bakıp, o halde devam diyebiliyordu. o hazinenin orada olduğunu unuttuğu için.<br />
<br />
hislerine güven insan kardeşim.<br />
temizliğine güven.<br />
geri dönebileceğine ve her an yeniden başlayabileceğine güven.<br />
<br />
kendine dürüst kalan,unutur, tekrar tertemiz gülümseyebilir, tertemiz acı çekebilir, tertemiz girebilir her sınava. nasıl çıkacağını elbette bilemeyiz. (yukarıdaki satırlara geri dönmek gerekir.)<br />
<br />
huzur olsun.<br />
<br />
<br />
<br />uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-76150048858650591122018-12-28T23:51:00.001+03:002018-12-28T23:52:19.945+03:00Sözüm meclisten dışarı<br />
<div class="MsoNormal">
Ağlamaktan korktunuz, kahkaha atmaktan ve sevmekten... Aşık
olmaktan korktunuz, acı çekmekten ve ölümüne bağlılıktan. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yeminlerden ve o
yeminlere bağlılıktan korktunuz. Derinleşmek dehşete düşürdü sizi, aşkı enerji
alışverişine, dostluğu her şey yolundayken birlikte kahkaha atmaya evirdiniz.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Zor olan hiç bir yol
tercihiniz olmadı, hayalinizde kimbilir hangi sektörlerin yarattığı bir kaç
mutluluk imgesi, misinanın ucundaki metal balık gibi sallandı durdu, hep gerçek
balık sandınız, yemi yuttunuz.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İnsan olana bir tek
bakışın ömür boyu yeteceği fikri hiç aklınıza gelmedi, o an harcayıp tüketmek
istediniz duyguları. Hisler ölmüştü, bedenin ihtiyaçları herşeydi. Ruhu
beslemek neydi, bilmiyordunuz.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Siz kendinizi hiç
sevmediniz, hayat ve seçebilme yetisi denen bu en değerli armağanların yanına
yaklaşmaktan bile korktunuz. Yalanlar gerçekti, gerçekler kurtulunması gereken
bir yük. Görmezden gelmek gerekirdi onları, insanın başına bela olurlardı.
Kaçmak gerekirdi onlardan.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İmgeler dünyasında
kaybolmuş ruhlar, "insanlık öldü mü?" diye haykırıyorlar, sen yaşıyor
musun, önce bir kontrol etsen.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Tırnaklarını geçir
avucuna, izi çıksın. Canının yandığını hisset, sonra kendi ellerini sev ve
hatta öp. Onlar seni besleyen, tabak, bardak taşıyan, kitap sayfalarını çeviren
senin ellerin. Gece yastığının altına soktuğun, hapşırırken ağzına götürdüğün
ellerin. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sevmeye kendi
ellerinden başla.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sonra al kendini,
oturt karşına, inandıkların, hayallerin, keşkelerin ve kafanın içinde olup
biten herşey... ne kadarı sana ait? ne kadarı senin için hazırlanmış ve senin
de açlıkla yuttuğun metal balıklar?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Klişe ama doğru,
bugün hayatının son günü olabilir. ve sen henüz hiç yaşamadın. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
yazık. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kucakla onu, aşkı,
hayatı, acıyı, gözyaşını, sevinci ve neşeyi kucakla.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ölmeden önce bir gün olsun yaşa.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yenil, kaybetmenin
acısını yaşa. Öfkelen, sonra o öfkeyi eline al, ona gülümse. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Hızla koşarken aniden
dur. Öyle dur ki, dünya koşmaya devam ettiğini sansın, sen dur. ve etrafa bak,
nefes al, o anın içinde olduğunu hisset ve sonra istersen yine koş. -ki
yürümeye başlayacaksın, koşarak vakit kaybetmeyi artık göze alamazsın-<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Acı, keder, hüzün
hastalık değildir, bunu öğren önce. Hastalık olan bunları hissetmekten duyulan
ve hiç bir işe yaramayan korkulardır. Aniden geliveren hüznü içine çekip, tüm
hücreleriyle hissetmeyen kişi, nasıl olur da gerçek bir kahkaha atabilir...<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bir dostu
kaybetmekten kork, hiç bir dünyevi mazeret, ödül ya da herhangi bir şey o
dostun, sen hastayken başını okşamasına engel olmasın. ve içten bir gülümseme
en büyük armağandır bu hayatta... <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ahhhh, unuttun sen,
bilinmesi gereken en önemli şeyleri unuttun. Çok üzülürdüm, hepsinin geçici
olduğunu ve benim işim olmadığını bilmesem.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Menekşe açmış. yeni
bir gün kapıda. sıcak simitler ve peynir diye bir gerçek var, şükür, var.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Günaydın :)<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-34131586884056550402018-08-19T14:59:00.001+03:002018-08-19T14:59:36.093+03:00Bir basamak yukarıdanYaz. Sıcak. Sesler. Oynayan, yüzen, bağırışan insan sesleri. Deniz, kuş, rüzgar sesleri.<br />
<br />
İskeledesin.<br />
<br />
Koşmaya başlıyorsun, ayağının altında tahtanın yumuşak sıcaklığı, arada nemli zemine basıyorsun, sıcak rüzgar seni yalayıp geçiyor. Sen iskelenin ucuna koşarak yaklaşıyorsun. İçinde az sonra düşeceğin serinliğin tedirginliği var. Neşeyi duyumsuyorsun. "Nihayet yaz" diyor sana, "Kışı hatırla, bunu arzulamıştın" ve atlıyorsun.<br />
<br />
Sesler değişiyor, renkler de. Hava kabarcıklarının, basıncın yarattığı tuhaf sesler kulağını hatta gözlerini dolduruyor. Beklediğin serinlik hissi geldi. Sudasın ve kısa süreliğine yönünü bulamadın. Neresi aşağısı? Neresi yukarısı? Çok su var ve tuz kendini sana tattırıyor.<br />
<br />
Yönünü bulduğunu düşünüp, yukarı doğru çıkarken, tam da o denizle havanın kesiştiği yere yaklaştığında bir sakinlik geliyor, kısacık bir an. Güvendeyim hissi, yönümü buldum hissi, az cool olayım hissi. Öyle minik bir an ki; anlamadan başın havayla buluşmuş oluyor.<br />
<br />
Bedenin dalga dalga, az önce iskelede güneşle bütünleşmiş olmanın verdiği sıcaklık hissini, denizle paylaşıp ona aktarıyor. Soğuk ve sıcak bedeninde dans ediyor, kardeş oluyor.<br />
İlk panik atlatıldı. Baş, havada.<br />
<br />
Yüzerek kıyıya çıkabilir, hatta tekrar riskler okyanusuna atlayabilirsin.<br />
<br />
Hayat bu.<br />
Alıştığın ortamdan çıkıp, suya atlaman, yeni ortamın getirdiği serinlikle karşılaşman, beden ve ruhunun yeniliğe alışması ve hatta bazen bundan hoşlanması hayatın hep içinde.<br />
<br />
Önemli kısım; yönünü bulman. "Neresi yukarısı?, "Başımı sudan çıkarabilecek miyim?" soruları ve gitmek istediğin yönü bulduğunda, bir süreliğine cool hisler yaşaman bu döngünün parçaları.<br />
<br />
Yeni denizler lazım, içimde biliyorum, yeni denizler ve daha büyük balıklar, kendi içimde aşmam gerekenleri gösterecek anlayışlı ve merhametli okyanuslar ve kendiyle daha uyumlu, dingin ve huzurlu ...hatta keskinlikten uzak, kararlı bir ben.<br />
<br />
Kahkahadan ziyade gülümseyen, duygu savurganlığından uzak, mantığa tapmayan, dengeli bir hal.<br />
<br />
Değişim zamanı geldi, içinde seni zorlayan vahşi hayvan uğultuları, okyanusun sesi, uzaydan göz kırpan yıldızlar sana bir şey anlatmaya çalışıyor.<br />
Hazır mısın?<br />
<br />
Hayrolsun. :)<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-15347829486616245772018-07-03T12:11:00.000+03:002018-07-03T12:12:32.363+03:00sevmek bahsiAğızlara pelesenk olmuş sevgi, aşk kelimelerini duyduğumda yüzümde ekşi bir ifade oluşuyor. Hangi sevgi, nasıl aşk, temelleri ne, düşünülmeden ortaya atılmış bu kelimeler çok yorucu. Borçlandırıcı. Yük. İlk fırsatta kurtulunmak istenen.<br />
Söyleyeyim size fırtınalar geliyor. Bilmediğimiz, tanımadığımız, rüzgar, hortum ve dolular. Hergün sosyal medyada pek çoğuna tanık olduğum 'kıyamet talepleri' bir şekliyle yerini buluyor gibi. Ne kendine, dolayısıyla ne de diğerlerine dürüst olamayan insan başına yağan, arabasını delip geçen buz tanelerini ki buzun aslı sudur, yumuşacık yaşatır seni... korkutucu bir imge olarak karşısında gördüğünde battaniyesini kendi üstünden çekip arabasına örtüyor.<br />
Keşke o battaniyeyi vaktinde bir çocuğu ısıtmak için ihtiyaç sahibine verseydin.<br />
Tanrı'nın gazabına uğruyorsunuz söylemi değil yazdıklarım... yani tam olarak değil, belki biraz dolaylı yoldan olabilir.<br />
dünya belki de tek bir hücre, bir noktacık, hepimizin birbirimize bağlı olduğumuz gerçeği gözümüzün önünde durup duruyor.<br />
Derin bir nefes alma zamanı. Her seferinde daha da temizlenerek, sakinleşerek, yumuşayarak ve iyilikte kararlaşarak derin nefesler alma zamanı.<br />
Bir dur, bir düşün... kendi seçimlerinin önüne kimi koyduysan, yapman gereken her ne ise, onu bir başkasına pasladığın her an kaybettin.<br />
Öfkeler birikmiş, damarları tıkayan pislik öbeği gibi temiz kanın vücutta dolaşmasını engelliyor.<br />
<br />
Keşke şöyle temiz bir ağlasan. Bağıra bağıra, içten gelerek bir ağlasan. Yaptıklarına, korktuklarına, çekingenliklerine, kendin olamadığın her ana ağlasan. Kendin olmanın atar-gider yapmak olmadığını, kibre kaçmadan, 3. sınıf pop şarkısı nakaratıyla ortada dolaşmanın vakit kaybettireceğini görsen.<br />
Keşke tv'yi kapasan. Gözlerini son kez kaparken 'şunu da yapsaydım' diyeceğin şeylere koşsan. O her ne ise... herkesinki kendine ait.<br />
Vaktin olup bunları yapamadığında ama gerçekten çabaladığında, sakince kalabilsen.<br />
<br />
Sevgi, aşk....sakin kalmaktır. Nefes alırken içini bir acı , bir tedirginlik, bir korku titreştiriyor ve o nefes en ince damarlarına dek gidemiyorsa bir tıkanıklık var demektir. Ağla, açılsın kanal. Gül, açılsın o kanal.<br />
Şu an çoğunluğun benzer durumda olduğunu düşünürsek... mümkünse bunu tek başına yap.<br />
Tek başına. Tek başına. Tek başına.<br />
Korkma yalnızlıktan, kendini görmekten... kendini seveceğin bir haline getir. Sonra başkasını sevdiğini iddia et. Ve sev.<br />
Çok yorulduk yüklerden çünkü var gibi yapıyorlar ve aslında yoklar.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-48064330400249192852018-06-10T21:31:00.002+03:002018-06-10T21:31:54.135+03:00İnsan, insanİnsan başka şey, insanlık başka.<br />
<br />
İnsan'a güvenini, sevgini yitirebilirsin ama insanlığın içinde tanımadığın, bilmediğin bir güzel insanın olma ihtimali seni ayakta tutar.<br />
<br />
Varsay ki; kırıldın, dışlananların dışlanmasına tepkisiz kalan, içinde olmak için çırpındıkları ama aslında içinde olmak istedikleri gruba nefret bileyenleri gördün, sessizliklerini duydun, sessizlikleri görüntüye dönüştü...izledin ve tiksindin... buna rağmen kendini iki tarafa da ait hissetmedin. Kendi üçüncü tarafını oluşturdun. Orada yalnız olduğunu bilerek ve o yalnızlığa daha sıkı sarılarak, bekledin. Godot'yu bekler gibi. (gülümseme.)<br />
<br />
Varsay ki; diller döktün, anlattığın şeyin karşı tarafta bambaşka bir hikayeye dönüştüğünü farkettin, uçurum gibi bir şeydi, kanın dondu. Ama bekledin. Godot'yu bekler gibi. (hüzünlü gülümseme.)<br />
<br />
Varsay ki; öğretilerin peşine takılan insanlar gördün, öğretilere sarılışları panik gibi bir şeydi. Boğulmak istemiyor gibi bir halleri vardı, nerdeyse son kurtarıcıydı o öğreti. Öyle sarılmışlardı ki, öğretinin bizzatihi kendisini boğmak pahasına sarılıyorlardı. İzleyen, öğretinin suçsuzluğuna rağmen boğulduğunu gördü. Dondu, kaldı. Genellikle öğretiyi öldürüp, kendini kurtaran, aldırmazca başka bir öğretiye saldırıyor, kurtarılmayı beklerken, öğretiyi yokediyordu. Bekledin. Godot'yu bekler gibi. (acı gülümseme.)<br />
<br />
Oysa..sakince..yaşayamıyorlardı.<br />
Bir panik hali, umutsuzluk ve mutsuzluğun ele geçirdiği, varolma biçimi hakkında pek de düşünmemiş, sarsılıp kendine gelme ihtiyacı duymayan her bireyin( İnsan diyemedim, kendinin farkına varamayan insan olabilir mi emin olamadım, birey diyeyim) sakinliğe giden yolda...dinginliğe giden yolda... biraz kendisiyle başbaşa kalmaya tahammül etmeye ihtiyacı vardı.<br />
<br />
Oysa bundan delicesine korkarlar!<br />
<br />
Hep bir çaba, 'Buradayım! Beni görün, duyun, şu an bilmemne lokasyondayım! Hey! Yemek yiyorum baksana, kahvenin keyfini ediyorum, bir köpek sevdim az evvel ve buradayım...duyuyor musun?'<br />
'Peki ya olmadığımda? Yani burada olmadığımda ne yapacaksın? Beni özler misin, düşünür müsün? Buradaydım, hatırlayacak mısın?'<br />
<br />
Acı.<br />
<br />
Buradaydım ve 'fazla ciddiye aldığım' tekrarlarca bana söylendiğinde, hep gülümsedim. Ciddiye aldım hayatı, kendimi ciddiye aldığım için. (Buraya Nazım'dan Yaşamayı ciddiye alacaksın gelebilir fakat gelmeyecek. Kendi sözlerimi söylemek istiyorum.)<br />
<br />
Gülümserken gülümse ve öfkeliyken gözbebeğinden ateş çıksın, küfrederken ağzından tükürükler fışkırsın karşındakine, gülerken sandalyeden düş. Orada ol. Her neyse o.<br />
<br />
Kendine hakim olmak başka şey, sahte bir imajla ortada dolaşmak başka şey. İkisinin ayırdını yapamıyorsan Allah aşkına, yazıyı okumayı kes.<br />
<br />
Kendime soruyorum hatırlanacak mıyım? Peki bu sorunun cevabı neden önemli? Biraz düşününce kibir mi var biraz bu sorunun içinde? Neden hatırlanmak istiyoruz? Ve bizi hatırlayanlar, gerçekten doğru mu tanımış olacaklar bizi? Ne kadar anlamış olacağız birbirimizi, ne kadar kavramış olacağız? Hatırlanmak talebi neden bu kadar hata yaptırıyor bize?<br />
Hatadan kastım şu... İyi anılmak güzel bir dilektir.. Ama iyi anılmak içingördüğün yanlışı görmezden gelmek, susmak, öfkeni içinde patlatıp, gülümsemek filan...bilmiyorum Altan, bilemiyorum. Karşındakinin nefsini beslemekle, iyi insan olmak arasında yeni bir köpri kurmak zorundayız. İnsanlık binlerce yılda bunu kurmuş olmalı aslında, eğer öyleyse yeniden bulmalıyız o köprüyü.<br />
<br />
Kendine ait olmayan bir bebeği kucaklayan kadın imgesi... ne kadar klişe. Ve aslında ne kadar az bulunur bir realite. Kuşları besleyen, ağaca gülümseyen, bir insan imgesi...ne kadar da insanca bir imge.<br />
80'lerde Lubunya Olmak oyunu geldi aklıma. Oyundaki gay karakter diyordu ki, 'sizin amca, dede dediklerinizi bilirim, onları bir de bana sorun.' İzleyenin kalbine bir ok saplıyordu bunu söyleyerek. Bana bunları yazdıran hangi duygudur diye düşününce anladım ki; o karakterin şunu diyecek bir anısı olmaması dileğinden başka bir şey değil.<br />
Hangi nedenle olursa olsun bir gün...bir insan... bir anısını anlattığında 'Zor durumdaydım ve yardım edildi bana, destek olundu' diyebilsin.<br />
<br />
İnsanlık. Zeki insan, güzel insan... Doğadaki belki de en çelimsiz canlı olmasına rağmen, çabasıyla, aklıyla, ortak çalışarak doğadaki diğer tüm canlıları hızda, güçte ve imkanlarda geçmiş insan. Tüyleri yok, yün eğirmiş, giymiş. Tohumu ve hayvanları evcilleştirmiş, istediği an yiyecek bulacak kapasiteye gelmiş. Ne hızlı koşabiliyor, ne uçabiliyor ne de yeterince uzun mesafe yüzebiliyor, bunların yerine uçağı, gemileri, denizaltıları, otomobilleri üretmiş. Dünyada bilinen tüm iklim ve coğrafi şartta yaşayabiliyor.<br />
Ama o kadar korkuyor ki, duramıyor. Sınırı kendi aşıyor, panik halinde, sarıldığı her öğretiyi -bilim dahil- boğuyor.<br />
Kendini boğduğunu ve yokettiğini farketmeden.<br />
<br />
Tüm bunlar olurken, canı yanan diğer insanlar, hayvanlar, bitki örtüsü, doğa ve hatta taş, maden, kum zerreleri... hepsini düşünecek ve yara saracak birilerine ihtiyaç var.<br />
Onlardan olmak, talip olanlar için güzel olmalı.<br />
<br />
Diyeceğim şu ki; Korkma. Kendinle kal, onu dinle, o senin en değerli dostun, sakinleş.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-78475899346007704902018-05-10T11:31:00.000+03:002018-05-10T11:31:51.975+03:00sözSevgili okuyucu..sevgili insan kardeşim..<br />
Bugün sana değerli bir armağan vereceğim.<br />
kıymetini bil ve sorumluluğunu al.<br />
<br />
bugün sana... burada kendin olman iznini veriyorum.<br />
<br />
bugün kendinle yüzleşme günün olsun.<br />
<br />
seni inandırdılar.<br />
seni<br />
hüzünlü, mutsuz, başarısız...-onların negatif addettiği herhangi bir his yaşadığında- hasta olduğuna, toplumdışı olduğuna, onlardan olamayacağına inandırdılar.<br />
<br />
önce bununla yüzleş.<br />
<br />
hüznünü, acını, kayıplarını al ve onu sev. seni sen yapan -ki bu bile önemli değil- herşeyi al, öp, okşa ve kalbinin en değerli yerine koy.<br />
şöyle bir bonusu var toplum normlarına uymamanın: tüm fazlalıklar kendiliklerinden çekilmiş oluyor ve sen kendin gibilere kavuşuyorsun.<br />
<br />
ait olduğun sürü tek kişiden bile oluşsa, gerçek. süslenmeyen, tadına varılan buz gibi gerçek.<br />
<br />
instagram fotoğrafları beni boğuyor.<br />
deliler gibi 'arayan' insanlar var. asla o en güzel pozu yakalayamıyorlar. yakalayamadıkça daha fazlası paylaşılıyor.<br />
herşey simli, parlak, leziz, mutlu, gülerken... insan kusmak istiyor.<br />
<br />
kendi umutsuzluğuyla, mutsuzluğuyla, acısı, özlemiyle ve hatta nefretiyle barışamayan insanlar kendini daha fazla ışığa buluyor.<br />
yok ama...olmuyor. bir blumia gibi.. ne kadar az yese... ne kadar zayıflasa da...kendine yeterince zayıf gelmiyor, aynadaki yansıma asla onu mutlu edemiyor.<br />
ölümcül bir savaş.<br />
ne kadar mutsuzsan o kadar mutlu görün mottosu insan çöplüğü inşaa ediyor.<br />
<br />
sana izin veriyorum.<br />
evet evet, ben, herhangi biri olarak yanımda kendin olma özgürlüğünü sana veriyorum.<br />
mutsuzluğunu, umutsuzluğunu, çirkinliğini al da gel. burada, benim yanımda kendin ol.<br />
<br />
en azından bugünlük.<br />
belki sonra alışırsın ve...belki sonra kırışıklıkların, sınavda aldığın kötü not, yediğin kazık seni ağlatarak güldürebilir.<br />
gerçeğe gel. çünkü hayat fırsatın elinden alındığında bunu yapma imkanın olmayacak. sen olmayan, sana ait olmayan bir fotoğraflar silsilesiyle geçmiş gitmiş olacaksın.<br />
<br />
ve aslında bundan bana ne... :)<br />
ŞU:<br />
Meral Okay izledim bir kaç bölüm. Doğalın üstünde verilen her tepkiye 'de sittir git' diye bakışına ve 'öff, uzatma' repliklerini dinledim. Kendi gibiydi, hem kendi hem yazdığı karakterler.<br />
<br />
Politically correct insanlık düşmanıdır.<br />
<br />
Carpe diem'cilere anı kazandırır ama hayatı kaybettirir. Kadın her haliyle, her sözü ve bakışıyla küfreder gibi bunu haykırıyordu.<br />
kendin ol anam babam. çünkü diğer türlü bizi de mahvediyorsun.<br />
sıktın yani.<br />
<br />
<br />
<br />uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-6870514946322312032018-02-18T23:56:00.000+03:002018-02-18T23:56:52.916+03:00değişimin ötesitüm ilişkilerin sorgulandığı, akrabalık, arkadaşlık, eşlik her birinin tekrar tekrar gözden geçtiği yakıcı bir sürecin içindeyiz.<br />
<br />
geçmişten bugüne, yapılan hataları, kullanılmışlık, kendini koruyamamışlık hallerini tekrar gözden geçirenlerin yapacağı en ciddi hata, yanlış hedefi vurmak. yeni yaralar açıp, öncesini temizleyeyim derken, yeni döngüler oluşturmak.<br />
<br />
böyle bir durum mağduru olunduğundaysa belki de en ciddi hata, o döngüye kapılıp gitmek.<br />
hata sizde değilse, bırakın döngüyü açan, orada döngüsüyle kalsın. sahneden çekilin. o sizin sahneniz değil.<br />
<br />
yaralanmışlık hissi. aslında... yaralanmak... yaralanmanın kendisi, insandaki hassasiyete bir pençe atıyor.<br />
<br />
kalan insani hisleri de alıp götürüyor.<br />
<br />
artması gereken insani hislerken... dünya daha fazla gerçek insana ihtiyaç duyarken... o pençe, bir kaç mikron daha insanlığı alıp götürüyor.<br />
<br />
yazık.<br />
büyük kayıp.<br />
<br />
sertleştiğimiz bir dönemdeyiz. hissizleştiğimiz, önümüze duvar çektiğimiz değil, duvara dönüştüğümüz bir dönemdeyiz.<br />
<br />
böyleyse böyledir. bu süreç belki de bunu gerektirmektedir, bilmiyorum. ama bildiğim dünyanın gerçek insanlara, insan olmaya çabalayanlara, bir başka varlığı korumak için bilinçli harekete geçenlere çok ihtiyacı olduğu.<br />
<br />
belki de henüz aslında neler olup-bittiğini farkeden kişi sayısı azdır. ki bu bana mantıklı gelen bir önerme.<br />
<br />
gerçekten de özgürlüğü, ferahı, mutlu hissetmeyi sadece neşede, rahatta, sahip olduğu şeyleri, başkasının ona sahip olamayacağını düşünmeden göstererek varlığını ispat etmede sananların sayısı hala çok fazla.<br />
<br />
hasta ziyaretine gelen o kadının ısrarla söylediği, farketmeden defalarca tekrarladığı cümledeki gibi: "Biz seninle ne çok eğlenirdik."<br />
<br />
cevabımı buraya yazayım: "Evet ve şu an eğlenemediğimiz için ben de üzgünüm. Hastamız var. Ve çok tadında değil herşeyler. Oysa bu anın gerçekliğini idrak edip, eğlenmeden de mutlu - en azından huzurlu- olabilirdin. Senin adına üzgünüm, hüznün, derdin ve acının insanlığına işlemesine izin vermemen, kendini negatif olarak adlandırdığın duygulara kapaman çok acıklı. Üstelik gerçek dışı. Siz de öğreneceksiniz. Istırabı, acıyı ve hüznün tonlarını. Bu bir dilek değil, hayatın gerçekliği. Sonra hep birlikte tekrar insan olacağız."<br />
<br />
Teşekkürler.<br />
<br />
<br />uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-40349229522145912412018-02-02T00:45:00.002+03:002018-02-02T00:45:14.553+03:00blue moonSıradan...<br />
mesnetsiz...<br />
sahte...<br />
cıvık...<br />
vıcık vıcık...<br />
yalapşap...<br />
bu aralar tanık olduğum, hatta bazen kendimi öznesi olarak bulduğum, insanların duygu durum bozukluklarını tanımlama sözcüğüm yukarıdakilerden biri, hatta çoğunlukla hepsi olabilir.<br />
<br />
kendini tanımayan, buna en ufak çaba göstermeyen, içindekileri keşfe çıkmayı bırak, kendini başka insanlar, daha önce hiç tanık olmadığı durumlarda sınamaya cesaret etmemiş... korkak, kısır, rutin hayatlar içinde debelenip duran kişileri gördükçe önce kabuğuma saklanıp, arada kafamı çıkarıp değişmişler mi diye bakmayı düşünmekten...sonra... kendi seçimleri, bana ne deyip, kendi hayatımı bildiğim gibi değerlendirmeye geçen durumlarda buluyorum.<br />
<br />
ama benim için değerli olan bir duygu, misal, sevgi, böyle insanlardan bana yöneldiğinde... işte o zaman... gerçekten korkuyor, yetmez, öfkeleniyorum. bana sevgi gösterisinde bulunmaya cesaret eden o hücre bütününü kafamda evirip çeviriyor, bazen buharlaştığını düşünüp gülümsüyor, bazen zavallılığı karşısında hüzünleniyor, bazen de gülüp geçiyorum.<br />
<br />
kendini tanımamış insan kimi, neyi sevebilir ki?<br />
<br />
sevgi sandığı şey çıkar duygusu olmasa bile... -bazen bu çıkar sivri dilimden kurtulmayı istemek kadar ucuz bile olabilir- iki soruyla beyni sümüğe dönecek insanın nasıl bir sevgisi olabilir ki...<br />
<br />
bu kadar mı ucuzdur sevmek?<br />
<br />
değildir, net söyleyeyim.<br />
<br />
sevmek için kalpten önce beynin çalışması gerekir, çünkü sevmek incelik ister.<br />
<br />
dikkat ister.<br />
<br />
riskleri önceden görüp, sevdiğini korumak için dikkatli gözlem ister.<br />
<br />
dantel gibidir.<br />
<br />
önceden planlama istemez belki ama illa ki ilgi, zaman ister.<br />
<br />
beni çok korkutuyor bu algoritmanın varlığından bile habersiz insanların sevgi gösterileri.<br />
<br />
uzak olun annem.<br />
<br />
<br />
<br />uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-76426712446740959142018-01-13T23:56:00.002+03:002018-01-13T23:56:34.415+03:00İnsanlığın 25. Evreni; sosyal medyaSusuz yaşanmaz değil mi? Oysa su zehirlenmesi diye bir gerçek vardır. Vücuda fazla miktarda alınan su, insanı ölüme dek götürebilir.<br />
<br />
Ülkemiz için 1950'lerde şehirlerde yaşama oranı % 57'lerde gezerken, 50-60 yıl içinde bu oran % 95'e kadar ulaşmış. Ne çok insan var, ne çok araba, ne çok bina...diye neredeyse tiksintiyle haykırmamız bundandır.<br />
<br />
Her şey dozda gizli, doz her şey.<br />
<br />
Çok fazla insanla sokakları, caddeleri, paylaşmak canımıza okumuşken, sosyal medya fenomeni aşırı iletişmeye tuz biber ekti.<br />
<br />
İlkokulda gördüğüm, adını hatırlamakta zorladığım, aklımda çok da yer etmemiş karakterler şu an paylaştığım tek fotoğrafla, dostlarıma, aileme, ne iş yaptığıma tanık olabiliyor. Aynı anda hayatımın herhangi bir yılından kalan komşum, iş arkadaşım ve akrabalarım da.<br />
<br />
Calhoun'un 25. Evren adında bir deneyi var. Fareler üzerinde yapılan deneyle aşırı sosyalleşmenin, toplumu nasıl çatırdattığına, tecavüzlere, vahşetin artışına ve hatta aşkın bitişine neden olduğunu görüveriyorsunuz.<br />
<br />
Bir insan bundan 100 yıl evvel, kaç hayata tanıklık edebilirdi ki? Kendi dar yaşam alanındaki insanlar, o insanların aktardığı daha az sayıdaki başka insanların hayat hikayeleri, belki bir kaç hikaye ve kitapla tanık oldukları karakterler.<br />
<br />
Oysa şu anda sadece 10 dakika sosyal medya sayfamızın akışına baksak, yüzlerce insanın felsefi, edebi, siyasi ve hatta duygusal düşüncelerine şahit olabiliyoruz.<br />
<br />
Yetmiyor... onlarca dizi, film, kitap, videoda hiç tanımadığımız, tanışma imkanımızın olmayacağı insanların varlığını farkediyoruz.<br />
<br />
Kimsenin bir diğerinden farkı kalmıyor.<br />
<br />
Fark yaratmak için kızlarını taklit eden babalar, bebeklerine türlü maskaralık yaptırıp elinde mikrofon ve kamerayla gezen anneler, arkadaşlarının olmadık halini kaydetmekten zevk alan insanlar çoğalıyor.<br />
<br />
Bizim için özel olan insanlar yine yüzyüze, cancana muhabbet etmekten keyif aldıklarımız..<br />
<br />
İnsani ilişkilerde dozu çoktan aştık. Ne acıya, ne mutluluğa ölçülü tepkiyi veremememiz bundan.<br />
<br />
Suyun fazlası zehirliyor insanları, aşırı iletişimin zehirlediği gibi.<br />
<br />
Keşke yine birbirimizi insanca özlüyor olsaydık.<br />
<br />
-ki bu yazıda sahte iletişim belasına değinilmemiştir. o başlıbaşına ayrı bir mevzu.-uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-66926429442718113342017-12-31T19:42:00.000+03:002017-12-31T19:42:00.342+03:00yenilerYeni, bilinmedik ve öngörülemeyen bir yıl daha başlıyor.<br />
Kendini dönüştürmek isteyenler muhasebesini yaptı. Artıları var eksileri var. İstekleri var, kendilerine açtıkları tatlı savaşta muzaffer olmak istiyorlar.<br />
Yeni bir kapı beliriyor önlerinde, kapının ardında ışıltı ve deneyimlenmemiş maceralar, keşfedilmemiş kalpler, yeni sözcükler onları bekliyor.<br />
Ağızlarına yeni sözcükler, yeni isimler, yeni heyecanlar kondurmaya az kaldı.<br />
Bu kapıdan da geç meleğim, bu kapıdan da geç İnşallah.<br />
Omzunda meleklerin, kalbinde cesaretin ve iyi niyetin, ama daha sert ve kendini daha fazla sevmiş olarak geç.<br />
Yerinde durduğun sanrısını bırak, önüne bak. Her şey güzel olacak. :)<br />
İyi yıllar.<br />
<br />
Tam kesiyordum ki... Arrival geldi aklıma.<br />
iyi yıllar dedim ve hatırladım. Geçmiş, gelecek, an, kolay anlamamız için vardı belki de.<br />
Aslında bir bütündü hepsi.<br />
Başlangıçta ne varsa şimdi de O vardı, ve hep O olacaktı.<br />
Şu an geçmişi hazırlamakta olduğumuzu kim bilebilir? Geleceği çoktan bitirdiğimizi.. ya da hepsini aynı anda idrak etmediğimizi?<br />
Değişim iyidir. İnsan kendinden bile sıkılır. Dönüşüm iyidir.<br />
Endişeyi bırak, korkma ve neşelen.<br />
<br />
Yüzün aydınlansın, hayatın da. :)<br />
<br />uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-57220330909371444172017-10-21T20:54:00.001+03:002017-10-21T20:54:21.686+03:00uzaklara zıplamakHayatın en büyük tuhaflığı farklı yaşlarda, cinsiyetlerde, inançlarda insanları sürekli yanyana ve hatta karşı karşıya getirmesindedir.<div>
<br /><div>
Herkesin biricik öyküsü vardır ve bu biricik öykü diğer insanlarla minik minik alanlar dışında kesişmez.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Sanki 'birisi' bir sepete tüm renklerin karışımıyla dolu hayat kazanından -ama tam da karışmamış, renkler iplik iplik farkedilir haldeyken- birer kepçe alıp, minik toplar yapmış ve o topları dünya denen yere savuruvermiş gibi.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Aynı kazandan da gelse tüm toplar birbirinden farklı, yerin üzerinde sekip durmaktalar. </div>
<div>
Kiminde kırmızı, kiminde mavi çok, kiminde yeşil kiminde pembe.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Mavisi olmayan top, mavisi olana bazen hayran, bazen düşman. İçinde kırmızı olan top, kırmızılı bir top gördüğünde mutlu. O kırmızı bazen memleket, bazen, lisan, bazen müzik zevkidir.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bir de siyahı olan toplar var. Her top siyaha bulanma ihtimali taşımasına rağmen, hep rengarenk kalacak sanır. yazık. neyse...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bir şekilde siyaha bulanmış topa, renkli toplar farklı farklı yaklaşırlar. Önce, ilgi, belki şefkat, göstermelik ve geçici bir sevgi...gibi... </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Siyaha bulanmış topa 'yaşamalısın, yeniden renkli olacaksın, bu siyahlık geçmeyecek ama azalacak' gibi sözler söylenir.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Böyle söylenmesi gerektiği bütün toplara çok küçükken öğretilmiştir.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Ama siyaha boyanan top, siyahını içine gömer, üstünü renklerle bezerse bazı şeyler değişmeye başlar.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Yüreklendirici söylevler çeken -henüz siyaha bulanmamış topların bir kısmı buna çok bozulurlar.</div>
<div>
Mırıldanmanlar başlar. 'Canım hiç böyle olur mu, bir topun siyaha saygısı olmalı' diyebilirler örneğin.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Siyahını renklerle örten topun, neden böyle davrandığı ve sekmeye devam ettiği çok önemli bir konu haline gelir.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Çok konuşur toplar, keşke hep zıplamaya devam etseler ama ah, edemezler, konuşmayı severler.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bazen çeneleri çok düşer, çünkü onlar düşünür... düşünmeseler ve sadece hissetmeye çalışsalar ortak bilinçten beslenecekler ama hayır, onlar zekidirler ve düşünürler. Derler ki mesela: "Ben siyaha bulansaydım, yaşayamazdım."</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Siyaha bulanan topa ilk zamanlarda verdikleri o müthiş zekalarının getirisi akılları unutmuş gibidirler. Hep aynı şey: 'Yaşayamazdım.'</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Siyaha bulanan top eğer ortak bilinçten beslenmeyi öğrenebildiyse bu süreçte, yani düşünmeyi değil, hissetmeyi seçtiyse der ki"Ne güzel. Düşüncene saygım var. Sen siyaha boyanırsan yaşamamayı seçebilirsin. Senin yaşaman için sana çok sebepler sayabilirim. Ama sonrasında siyahını yaşama şekline saygı duyarım."</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Siyaha bulanmamış top, bunu anlamış gibi yapar. Riyakarlıktan ölebilir bunu yaparken ama yapar. Sahte cümlelerle siyaha bulanmış, sonra da siyahını renklerle örtmeye başlamış topu bu sözlerinden dolayı över.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Ama aslında bir bok anlamamıştır.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Siyaha bulanmış top bunu 'hisseder' ama cidden umrunda bile değildir, o renklerine, siyahına ve yine renklerine bakmaktadır. Ve şunu düşünmektedir 'Bunca renkle ne yapacağım?'</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Zamanla öğrenir, siyahının üstüne binbir çabayla boyadığı renkler için kimseden özür dilememeyi.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Zamanla öğrenir diğer toplara değil, yere ve göğe odaklanmayı.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Gülüp geçmeyi öğrenemez, çünkü bu siyaha ayıp olur, bir şeyi daha öğrenir: hüzünlenip geçmeyi.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Siyah acı'dır. Tüm bu olanlar da.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
</div>
uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-26888289588092492852017-09-30T21:49:00.002+03:002017-09-30T21:49:49.284+03:00Değişim.<br />
sakinleşmek, durulaşmak.<br />
gülmek değil, gülümsemek.<br />
ağlamak değil, hüzünlenmek.<br />
<br />
layığı kadar.uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-77486535394378547722016-11-25T18:44:00.001+03:002016-11-25T18:44:40.062+03:00:)içim acıyarak geldim oturdum beyaz sayfanın karşısına.<br />
gönlümden geçen binlerce his var.<br />
<br />
sonra dedim ki, derslerini al, öğreneceğini öğren, iyilikten vazgeçme<br />
iyilikten ayrılma<br />
iyilikten vazgeçme<br />
<br />
ve gülümse.<br />
<br />
her şey güzel olacak.<br />
Tümolan bitenin ve hepimizin Sahibi var.<br />
gülümse.<br />
:)uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-87313242011498335202016-05-01T12:12:00.004+03:002016-05-01T12:12:59.756+03:00YeterEvlerinizin, apartmanlarınızın çevresine duvarlar örerek, kendinizi karşı cinsle ya da kendi cinsinizle gireceğiniz insani ilişkilerden türlü çeşitli sebeplerle soyutlayarak, sizden farklı her insanı, her yaşam biçimini ötekileştirerek, hayvanları çiftliklere kapatıp, türlü işkencelerle sadece canlı et gözüyle bakıp, yetiştirerek ve onların da doğalarına uygun bir yaşam hakkı olduğunu unutarak, doğaya sadece sizin izin verdiğiniz ölçüde yaşam hakkı tanıyarak, çocuklarınızı başka çocuklarla yarıştırarak, amirlerinize tapınarak, ideolojilere, dinlere kendi bilincinizin algısından menkul sınırlamalar ya da serbestiler getirerek hayatı bitirdiniz.<br />
İnsanlık alemi artık bildiğinizden çok farklı.<br />
Bakıyor, tanıyamıyorsunuz.<br />
Bunu siz yaptınız.<br />
Sorumlu aramayın.<br />
<br />
Binlerce ama'larınız, boyunduruğundan kurtulamadığınız, sonucu günü kurtarmaktan ileriye gitmeyen idealleriniz var. Günü kurtardım sandınız, hayatı kaybettiniz.<br />
<br />
Gördüğüm, tanık olduğum şeyler -içimde kuvvetle hissediyorum ki- daha başlangıç.<br />
Birbirinizin gözünü oyar hale geleceksiniz.<br />
Yine ama'larınız, yine günü kurtarmak dertleriniz olacak.<br />
Ama sevinçliyim ki, bir işe yaramayacak.<br />
<br />
Sevinçliyim çünkü; bu yöntemler işe yaramaz. Tarihin başından beri hiç işe yaramadı.<br />
<br />
İnsan kendi içine dönmedikçe, savaşı kendine açmadıkça, amacı 'herkesin hayrı' olmadıkça, kibrinin içinde acıyla boğulur gider.<br />
<br />
Ben mi?<br />
Bir dolu hatam, eksiğim, fazlam var.<br />
Buldukça yoketmeye , tamamlamaya, azaltmaya çalışıyorum.<br />
Pirüpak değilim.<br />
<br />
Bombalar? Savaşlar? Cinayetler? Tecavüzler?<br />
<br />
Ruhlarımızı yeniden temizlemek için kendimizle savaşmaya başlamadan bitmeyecek.<br />
<br />
Şiddete -her nereden ve kimden gelirse gelsin- aynı şiddetle karşı koyarak kötülüğü büyüttüğümüzü görmeden bir şey değişmeyecek.<br />
<br />
Ben duruyorum. Durdum. Kendimi korumaya alıyorum.<br />
Keşke birdenbire dursa insanlar. Dursa ve sadece basit ve özden gelen bir 'hayır!' diyebilseler.<br />
<br />
Hiç bir dünyevi amaç bunca kötülğe, kabalığa, çirkinliğe değmez.<br />
<br />
<br />
Sizlere uymayacağım<br />
<br />
'Hayır!'<br />
<br />
<br />uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-65207630315146989832016-03-20T12:50:00.004+02:002016-03-20T12:50:59.883+02:00AkmakAynı hayat içinde, iki farklı hayata sahip olan kaç kişi vardır bilmiyorum. Ben onlardan biriyim.<div>
<br /></div>
<div>
Pek çok açıdan masalsı bir durum bu, çoğu zaman insana sadece yıldız tozu olduğunu hissettiriyor. Evrenin sonsuzluğunda neşeyle aktığını. Tutunacak şeyler bir parlıyor, bir yokoluyor. Yokolması o ışığı kaybetmek anlamına gelmiyor, izi hep seninle kalıyor. Ama bazı ışıklar sönüyor, işte bu üzücü bir durum.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Yokolmak ve sönmek... ikisi çok farklı şeyler.</div>
<div>
Birisinde hala birbirine tutunmak arzusu var, istek. Diğerinde ise vazgeçiş.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Ama akıp giderken şunu anlıyorsun, hiç bir ışığa sonsuza dek tutunamayacaksın. Akıp gideceksin. Akıp gidecekler. </div>
<div>
Akmak... Meselenin özü bu. </div>
<div>
Akıp gidiyoruz. Her adımda biraz daha büyüyerek, önce sevgi, neşe, aşkla ve sonra acıyla büyümüş olarak.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Müthiş bir yalnızlık hissi. </div>
<div>
Modern çağların pek çok şeyinden hoşlanmadığım gibi, yalnızlık'a övgü yorumlarından da zerre hazzetmiyorum.</div>
<div>
Pek çok somut ve gerçek duyguyu alıp, klişe bir Amerikan filmi formülazasyonuna tabi tutup, basitleştiren yorumlardan. Yalnızlık'a nasıl övgü yapılabilir, insan -hadi ben de klişeyle karşı durayım- 'toplumsal bir varlıkken'.</div>
<div>
Ama kadim bilgiye gidersen, ki bunu nasıl yaparım diye bakmana gerek de yok; kendi içinle başbaşa biraz vakit geçirmen yeter... kadim bilgi sana somut yalnızlığın lezzetini sunabilir: Akıp giden bir ışık olduğun gerçeğini, karşılaştığın her insanın-hayvanın, maddenin akıp gitmekte olan ışık olduğu gerçeğini.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Başa döneyim... akıp giden yolda ben de akarken, iki hayatım kesişti. Eskisi tam karşımda, yenisinin içindeyim. Üzgünüm, daha fazla detay vermek istemiyorum, ama durum böyle.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Pek çok 'ben' , pek çok yaşam akıp giderken, yolculuğun farkında olanlar ve olmayanlar aynı zaman ve mekanda bir süreliğine beraber olurken hemhal olmak, var olmak, anlamak ve anlatmak... anlaşılmak... zorluk dağının sert, keskin yamaçları. Çünkü her ışık bir yandan da kendini anlamaya çalışmakta.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Kaguyahime'nin masalını izleyin... kuşlar, böcekler ve bebekleri görün. saf enerjiyi, neşeyi, sevgiyi ve mutluluğu. Ve dilekte bulunurken neden hayrı dilemeyi seçmek gerektiğini... çabuk büyüyünce neler olduğunu, hiçliği ve olmayı. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Sorun ne dışarıda patlayan bombalar, ne de tehditler. O bombaların yıllardır insan ilişkilerinde zaten patlıyor olduğunu, kadın ve erkeğin birbirine güvenemediğini, ne sokakta ne evde huzurun olmadığını, insanların birbirini sevmekten vazgeçtiğini görün. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Oysa aslında bir olduğumuzu ve her birimizin hem birlikte hem de birbirimizden ayrı olarak özgürce akmakta olduğumuzu görün. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Şu an elinizde tutmakta olduğunuz çay bardağı, başınızı kaldırdığınızda gördüğünüz manzara, sevdiğiniz ses, yapmak istedikleriniz, kafanızdaki tüm sorunlar sadece şu anınıza ait, bunu anlayın.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bundan ötesi var, daha da ötesi vardır, bilemem. </div>
<div>
Huzurlu akışlar dilerim hepimize.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
</div>
uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-84716655492822448512016-02-07T13:15:00.001+02:002016-02-07T13:15:59.706+02:00...müthiş bir boşluk duygusu... asla kendini hiç bir şeye ait hissedememe hali. dünyadaki tüm insanlar yabancı, hepsi başka bir dünyadan gelmişler gibi. yeterince ince olanlar umursamaz, gerisi kaba, korkmuş, yılmış, birleşmek gerektiğine inanıp ayrışan insanlar.<br />
hiç yaşama ümidi yok, çünkü dışarıdaki 'hayat' değil, can havliyle yapılan bir hayatta kalış... çığdan kaçanlarınki gibi, depremi duyup evden çıkmaya çalışanlar gibi, geminin battığını görüp diğerinin elinden can simidini çalanlar gibi.<br />
aradan yıllar, yıllar geçer de bu satırları okuyan biri olur ve nasıldı acaba o yüzyıl diye sorarsa, cevabı için çok üzgünüm: canavarcaydı. dünya canavarlaşmıştı.<br />
<br />
başta mizahla direnenler oldu, evet tek dayanakları, ince, keskin bir mizahtı bu insanların, çoğunluğu hayatının baharında gençlerdi. önce onlar yoruldu.<br />
<br />
kenarda köşede parası olanlar için mutluyum, bir tek onlar insanca kaçabilir bu halden; bir köşeye çekilip otla, böcekle, bahçeyle yaşayıp gidebilirler. ama, evet, vakit geçmek bilmez, çığ geliyor çünkü. boşlukta çok daha farkedilir olacaktır bu.<br />
diğerleri yaşama savaşının içinde, tam bir güvensizlik hali, dostlar, akrabalar, bilindik sırtını dayayabileceğin her şey yara almış, kimse kimseye tahammül edemiyor ve yaşamak zorundasın, kredi kartları falan var biliyo musun, feci şeyler onlar, adamı zorla yaşatır, o derece.<br />
bir büyük sessizlik hali.<br />
herkes o kadar korkuyor ki, en çok korktuğuna tapıyor.<br />
sanki öyle ki; geceler-gündüzler bile değişmiş, doğa, doğa gibi kokmuyor.<br />
<br />
ve en önemlisi ne gerçek, ne değil belirsiz.<br />
<br />
tüm bu durumlara afili isimler bulanlar var. kimisi tüm bu ortamın insan eliyle üretildiğini öne sürüyor, kimisi daha ucu açık yorumlar yapıyor, hepsini takip etmeye çalışan biri olarak diyebilirim ki... net olan hiç bir şey yok.<br />
<br />
bir tek şey kurtarabilir insanı; içten bir kahkaha. ama bunu atacak temiz benlik sadece bebeklerde ve hayvanlarda kaldı. geri kalan herkes korkunun esiri.<br />
<br />
korku en pis şey, bazılarını şiddete götürüyor, sahip olduklarını kaybetme duygusu yaşayan insan, bulduğu ilk canlıya taciz, tecavüz, her tür şiddeti uyguluyor.<br />
bazılarını hikmeti kendinden menkul bir inanç sistemine götürüyor, melekler, biliç bilmemneleri, onlar, bunlar, özlü söz dinleri çok popüler.<br />
<br />
kimisi susuyor, korkudan yapıyor bunu, kimisi korktuğuna kul oluyor.<br />
<br />
hep beraber mavi yuvarlakla beraber yuvarlanıp, bir yere doğru gidiyoruz.<br />
<br />
hiç ümitsiz değilim. dünya, üzerindeki doğa, insanlık elbette yeni 'kahramanlar' bulacaktır, yeniden çiçekler açacaktır her yerde.<br />
<br />
ama kendime geldiğimde, bir temiz bahar havası diliyorum, yeni bir ışık, yeni bir söz, gerçekten temiz yüreklerle dolu bir masa.<br />
<br />
kolay ve ferah dilemeye hakkım var, diliyorum.<br />
bence okuyucu, sen de dile. belki birimizinki kabul olur.<br />
<br />uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-89167651442834228402016-02-07T12:06:00.003+02:002016-02-07T12:06:24.335+02:00...İnsan bazen çok yorgun hissediyor.uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4872480210940112311.post-69920444770860452012015-11-22T20:39:00.004+02:002015-11-22T20:39:54.495+02:00sondan önce'Ve... ne yapacağımı söyleyeyim' dedi.<div>
'Bu aç beyni ve yalnız ruhu doyuracağım.'</div>
<div>
'Özel olarak hiç biriniz umurumda değilsiniz' diye devam etti. 'Bu benim hayatım ve hep öyle kalacak.'</div>
<div>
'Onu nasıl yaşayacağım, hayallerim, korkularım ya da gönlümün içimdekiler, bunların sizinle bir ilgisi yok.'</div>
<div>
'Aynısını size de tavsiye ederim' dedi, alaycı bir şekilde gülümseyerek</div>
<div>
'eğer yeterince şanslı ve güçlü olursanız, dünya oyuncaklarından vazgeçmenizi öneririm.'</div>
<div>
<br /></div>
<div>
'kendini bil' </div>
<div>
'en azından kendinle tanışmak için yola çık, adım at, bağır, bir şey yap.'</div>
<div>
<br /></div>
<div>
'iyi şanslar'</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /><div>
<br /></div>
</div>
uctemmuzhttp://www.blogger.com/profile/13784054864267443825noreply@blogger.com0