16 Haziran 2010 Çarşamba

zıplayarak yazan kadının zıplayarak yazdığı yazı

durmadan methederler...iyiliği, dürüstlüğü, temiz kalpli olmanın önemini. azıcık salaksan inanırsın. bunu hayatının temeline oturtursun.
derdin mi var, bir şeye mi sevindin...
sorduklarında anlatırsın. korkularını, kaygılarını, beklentilerini.
öyleymiş ya...

dürüstlük önemliymiş.
iyi kalpli olmak önemliymiş.

eğer hiç dikkatle etrafına bakmadıysan uyan.
çoğunluk öyle değil çünkü.

kendisi için böyle olsa bile...diğer insanlara karşı savunma mekanizması var herkesin.
senin öyle olduğuna inanıyorlar mı, bir bak.

bir de seni keşfedenler var.
keşfedip, bunları tatlı tatlı, sinsi sinsi sana karşı kullananlar.

arada bir uyanıp bunu farketsen bile, uzun süreli buna inanamayacak kadar "temizsen" gözlerini yine kendi isteğinle kapatıyorsun gerçeklere.

ah sen...
ah salak sen...
ne yaptıysan onu görüyorsun karşında.

başka kimseye kızmanın gereği yok.

öfff...yine Neo muhabbeti.
hani tavşan deliğinin ne kadar derin olduğunu görmeyi seçti
hani kırmızı hapı içti
hani uyandı

hani uyandı da
bokun içinde olduğunu gördü.
başkalarının hayatlarıyla beslendiğini
ve
bir rüyada olduğunu gördü.
ve ondan sonra gelsin "gerçek" lapa...gitsin yırtık pırtık giysiler
ve savaş.

daha iyisi bunun...
Truman Show'dur.
s...m ben bu korkuyu deyip
tekneye atlayıp
o denize açılan Truman

ah canım aslında ne iyi çocuktur
karısını sever
annesini sever
herkesle iyi geçinir
iyi bir çalışandır
iyi bir yurttaş
cart curt
babasını özlemektedir
çocukluk arkadaşını sevmektedir.
ama hepsi yalan.

o denize açılıp
o korkunun üstüne gittiğinde
ve
o tekne
o bezden yapılma gökyüzüne çarptığında...

selam verir ya sevimli sevimli..
:)
ben O'nu o zaman severim.

hani anlatmıştım size...
benim çocukluğumda bir Tarzan vardı.
Bildiğimiz Tarzan'dan daha cesur...
Çünkü O Tarzan olmayı kendi seçmişti.

bir yerlerde unutulduysa bile
ya da birileri onu kaybetmiş olsa bile...
Tarzan olmak O'nun seçimiydi...

Yazlık rstornımızın arkasındaki, denizi gören tepede tek başına yaşardı.
O zamanlar bizler saygılı ve onurlu insanlardık.
O'na kimse elleşmez
kimse soru sormazdı.
Üzerinde çok da düşünmeden
saygıyla ve mesafeyle kabullenmiştik.
Yılanlar ad takmış.
Onlar onun arkadaşıymış.
Çiçek yetiştirir satrmış.
Biz çocuk milletine en fazla "Oraya pek yaklaşmayın" denirdi.
haklı olarak, evladını koruma içgüdüsüyle.

Tarzan iyi ki vardın.
Ne oldun acaba? Ne yapıyorsun?

Ben senin kadar cesur değilim.
Tarzan olmayı seçemem.
Ben hala korkuyorum.
Korkmuyorum desem de.

O deniz kıyısı yaşamak için güzel bir yerdi.

Akşamüstü deniz sefası sonrası, bol neş'e, bol gülme, bol yüzme'nin ardından...
giyinip süslenen ve yol boyu yürüyen gençler, kadınlar vardı.

Sıcak ekmeğin içine dondurma koup yenirdi.
berbat bir zevk kabul ama birlikte yapılınca güzeldi.
Akşmları mangal yanar
az evvel tutulmuş taze çinekoplar mangala atılır
patlıcanlar mis gibi közlenirdi.
Babam yapardı.
Güzel yapardı.
Işıklarda uyusun.
Sonra zeytinyağı limon karışımı sosa alınırdı balıklar.
Çok kalabalık bir sofrada
hep birlikte yenirdi.

Bir genç çocuk vardı, bana aşık imiş.
Ay ben salak, hiç haberim yok.
her akşam sofraya gelirdi tam yemek zamnı...
işin açığı çok ayıp ama
bu kadar cimri bir insan tanımamıştım.:)))
geç...
babam bozulur -aynı yaşlardayız ya- pas vermezdi...
ama konu sofra ve yemek olduğundan gıkını çıkarmazdı, çünkü ayıptır, yemek bu, gelen yiyecek-
Hoş bazen sofraya onun için tabak getirilmezdi ama o kadar tatlı bir yüzsüzdü ki bu kişi
"aaa bana tabak koymamışsınız" deyip
iki zıplayıp mutfaktan tabak alır gelirdi...
Biz babamla birbirimize bakıp gülerdik.
Yapacak bir şey yok.
Bu çocuk gerçekten yüzsüz.:)))

her neyse nereden nereye geldim...
bayılmadıysa sevgili okuyucu...
yani sadece bayılmadığın ve okuduğun için bile teşekkür ederim...

ne anlatıyordum unuttum...
belki de güzel bir şeymiştir.:)))

6 yorum:

uctemmuz dedi ki...

benim bu içbayan yazımdan sonra sevgili okuyucu...
lütfen şu adresteki yazıyı oku.
Ben bu kızı çok seviyorum, çok.:)))
Gülmekten gözlerimden yaş geldi yeminle.:)
Hoşçakılınız, saygılar.:)))

.. dedi ki...

truman! ne güzel bir filmdi ünsüm. gerçek olabilitesi nasıl pis rahatsız eder insanı. ve aslında "hiçbirşey göründüğü gibi değildir" diye diye, biliriz de bi sahne şovu içinde rol yapıyor olduğumuzu.
hatırladım tarzan'ı, anlatmıştın. sevmiştim onu ben de.
sana aşık olan o yüzsüz çocuğa da bi güldüm. serseri! 8)) her gelişinde neler hayal ediyordu belki, onca beklentiye... bi tek karnını doyurup gidiyordu demek ki 8))

laleninbahcesi dedi ki...

üç temmuzum benim sıcak ekmek içine dondurma koyup yicem senin hatırın için... heheheh dondurma dondurma olalı sanırım böyle bir azap görmemiştir...

uctemmuz dedi ki...

burdacım yaaa...senin yazını methettim de adresi eklemeyi unutmuşum.:)))ay ne güldüm.:)))dur şuraya yazayım.
http://burayakactimm.blogspot.com/2010/06/bizzat-tecrube-ettim-ve-sonuc.html
şu bizim yüzsüze gelince...ya olmaz böyle bir şey. Valla biz ona uzaylı muamelesi yapıyorduk.:)))

Lalemmm...ha haaa...:) dene bakalım sevecek misin?
öptüm canlarım.:)))

bacon dedi ki...

boyle de bitirilmezki yaa:)

uctemmuz dedi ki...

unutmuştum ne anlattığımı.:)