10 Ekim 2008 Cuma

:^^'!)/*

Sinirliyim bugün blog.
Hırsımı senden alabilirim.
Bardak-çanak kırabilirim.
Tekme tokat girişebilirim.
Ağız dolusu küfredebilirim.
Taa ben senin diye başlayıp...alakasız bi yerden çıkabilirim...

Tam bu noktada nerden estiyse babamın eski tanıdıklarından birinin çılgın şiiri geldi aklıma.
Önce bir sakin deniz kıyısı hayal et sevgili blog ahalisi.
(Atalet hani benim kaçtığım Cennet var ya, olay orada geçiyor yani.)

Bizim kafadarlar içiyorlar, deniz kıyısında.
Muhabbet de süpper.

O küçük koyun ahalisinden biri ki kendisi bir İstanbul kaçkını o yıllarda, kendi şiirini okuyor babama:

Şiir şöyle bitiyor:
İstanbul, üstüme sıçrama...
Sıçrarsan eğer ağzına s....

Babam şok. Bu nasıl şiir.
Ama anlıyor, karşısındakinin canı çok yanık...

Bazen dev kahkahalarla bize okurdu bu şiiri.

Romantik bir yazı mı beklemiştin sevgili blog okuru?
Bugün bulamayacaksın...

Kendime:
Git, giyin, gülüşünü tak yüzüne, çık evden.

7 yorum:

Adsız dedi ki...

bardak çanak kırma. en azından evde kırma. temizlemek sana kalır iyice sinirlenirsin.
tekme tokat girişecek bir cansız şey bul, giriş mümkünse.
o da olmadıysa ağız dolusu küfretmek bedava. hiç kasma kendini turuncum. neden sinirlendin bilemedim ama... haklısındır sen. söv say, rahatla.
ben geleyim mi yanına?

laleninbahcesi dedi ki...

eh İstanbul bu. Her haline şiir yazılır tabii. Sen kızgınsın ama beni çok güldürdü bu şiir. Sen çok yaşa üçtemmuzum

uctemmuz dedi ki...

Kusura bakmayın e mi burdacığım, eve yeni geldik...bu saate kaldı yorum onayı...:)
İyiyim şimdi, hamur gibi...Benim sinirlenmem de değişti burdam, ne kadar sinirliysem o kadar kıvamında baklava haline geliyorum, hayırlısı. Ama sinirimi yazıya dökmek süpper geliyor.:) Ben bunu anca keşfettim.
Gel Valla, gerçekten sevinirim. samimiyetle...:)


Lalem o şiir daha yazarken güldürdü beni, ne zaman aklıma gelse güldürür zaten.
Nasıl posta koymuş ama İstanbula...:)

Adsız dedi ki...

hala bööle değilsin umarım..

öpiim de..
ataletin..

GULTEINEN ENKELINI dedi ki...

800 yil once, Omer Hayyam'dan…!


'Irmaklarından şaraplar akacak' diyorsun
Cennet-i alâ meyhane midir?
'Her mümin'e iki huri' diyorsun
Cennet-i alâ kerhane midir?
* * *
Tanrı bize cennette vaat ettiği şarabı
Niçin haram etsin bu dünyada, akla sığar mı?
Bir sarhoş arap, devesini vurmuş Hamza'nın
Peygamber de yasak etmiş arap'a şarabı
* * *
Beni özene bezene yaratan kim? sen
Ne yapacağımı da yazmışsın önceden
Demek günah işleten de sensin bana
O zaman nedir o cennet cehennem?
* * *
Kim senin 'yasa'nı çignemedi ki söyle?
Günahsız bir ömrün ne tadı kalır söyle.
Yaptığım kötülüğü kötülükle ödetirsen eğer
Seninle benim aramda ne fark kalır ki söyle
* * *
Tanrı bizi çamurdan yarattıgında
Biliyordu bu dünyada ne işimiz olacak
İşlediğim günahlar hep onun emriyledir
O halde cehennemde beni niçin yakacak?
* * *
İsyan edip karşında duracağım, neredesin?
Karanlığı, ışığa yoracagım, neredesin?
İbadete karşılık cenneti alacaksam
'Bağış mı ticaret mi' diye soracağım, neredesin?
* * *
Kör cehalet çirkefleştirir insanları.
Suskunluğum asaletimdendir.
Her lafa verecek bir cevabım var elbet
Lakin bir lâfa bakarım laf mı diye, Bir de söyleyene bakarım adam mı diye
* * *
Dünya, üç beş bilgisizin elinde
Sanırlar ki tüm bilgiler kendilerinde
Üzülme, eşek eşeği beğenir
Bir hayır var sana kötü demelerinde
* * *
Sen bu dünyanın sırrına eremezsin
Erenlerin dilini de sökemezsin
Öyleyse iç şarabı, cennet et dünyayı
Öteki cennete ya girer, ya giremezsin
* * *
Niceleri geldi, neler istediler
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler
Sen hic gitmeyecek gibisin değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler
***
İçin temiz olmadıktan sonra
Hacı hoca olmuşsun kaç para
Hırka, tespih, post, seccade güzel
Ama TANRI KANAR MI BUNLARA
***
Sen sofusun hep dinden dem vurursun
Bana da sapık dinsiz der durursun
Peki, ben ne görünüyorsam O'yum
YA SEN NE GÖRÜNÜYORSAN O'MUSUN
***
Sen içmiyorsan içenleri kınama bari
Bırak aldatmacayı iki yüzlülükleri
ŞARAP İÇMEM DİYE ÖVÜNÜYORSUN AMA
YEDİĞİN HALTLAR YANINDA ŞARAP NEDİR Kİ..
***
Ey kara cübbeli senin gündüzün gece
Taş atma dünyayı bilmek isteyenlere
ONLAR YARATANIN SANATI PEŞİNDELER
SENİNSE AKLIN ABDEST BOZAN ŞEYLERDE....
***
Ben kadehten çekmem artık elimi;
Tutmam senin kitabını minberini.
Sen kuru bir softasın, ben yaş bir sapık
CEHENNEMDE SEN Mİ DAHA İYİ YANARSIN, BEN Mİ?..
***
Seni kuru softaların softası seni
Seni cehenneme kömür olası seni
Sen mi haktan rahmet dileyeceksin bana ?
HAKKA AKIL ÖĞRETMEK SENİN HADDİNE Mİ ?
***
Yaşamın sırlarını bileydin
Ölümün de sırlarını çözerdin
Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok
YARIN AKILSIZ NEYİ BİLECEKSİN

Ey kör!
Bu yer, bu gök, bu yıldızlar, boştur boş !
Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş !
Şu durmadan kurulup dağılan evrende
BİR NEFESTİR ALACAĞIN, O DA BOŞTUR BOŞ !


Cennette huriler varmış, kara gözlü
İçkinin de ordaymış en güzeli
Desene biz çoktan cennetlik olmuşuz
Bak bir yanda şarap, bir yanda sevgili..

geçkalmadımki dedi ki...

Üçtemmuzum..
İçinden gelince, geldiği kadar söv..
İçinden gelince, geldiği kadar sev..
Dil de senin, Dil de (gönül) senin...
AAaa galiba şiir gibi oldu.. hiç şiir filan yazma adetim yok aslında.. şiir gibiyse ilk şiir gibim :))
Sevgiler...

uctemmuz dedi ki...

Değilim...:)Ben de öperim ataletim...


Ben bu şiiri pek severim...blogda görmek hoşuma gitti.:)


Şiir gibi olmuş çünkü Fundacığım sen şiir gibi ince ve zarifsin, ondan.
Çok üstüme geliyor bazen...bi dolu şey. Hiç olmazsa yazıvereyim, tahammülün için teşekkürler...:)