Ağlamaktan korktunuz, kahkaha atmaktan ve sevmekten... Aşık
olmaktan korktunuz, acı çekmekten ve ölümüne bağlılıktan.
Yeminlerden ve o
yeminlere bağlılıktan korktunuz. Derinleşmek dehşete düşürdü sizi, aşkı enerji
alışverişine, dostluğu her şey yolundayken birlikte kahkaha atmaya evirdiniz.
Zor olan hiç bir yol
tercihiniz olmadı, hayalinizde kimbilir hangi sektörlerin yarattığı bir kaç
mutluluk imgesi, misinanın ucundaki metal balık gibi sallandı durdu, hep gerçek
balık sandınız, yemi yuttunuz.
İnsan olana bir tek
bakışın ömür boyu yeteceği fikri hiç aklınıza gelmedi, o an harcayıp tüketmek
istediniz duyguları. Hisler ölmüştü, bedenin ihtiyaçları herşeydi. Ruhu
beslemek neydi, bilmiyordunuz.
Siz kendinizi hiç
sevmediniz, hayat ve seçebilme yetisi denen bu en değerli armağanların yanına
yaklaşmaktan bile korktunuz. Yalanlar gerçekti, gerçekler kurtulunması gereken
bir yük. Görmezden gelmek gerekirdi onları, insanın başına bela olurlardı.
Kaçmak gerekirdi onlardan.
İmgeler dünyasında
kaybolmuş ruhlar, "insanlık öldü mü?" diye haykırıyorlar, sen yaşıyor
musun, önce bir kontrol etsen.
Tırnaklarını geçir
avucuna, izi çıksın. Canının yandığını hisset, sonra kendi ellerini sev ve
hatta öp. Onlar seni besleyen, tabak, bardak taşıyan, kitap sayfalarını çeviren
senin ellerin. Gece yastığının altına soktuğun, hapşırırken ağzına götürdüğün
ellerin.
Sevmeye kendi
ellerinden başla.
Sonra al kendini,
oturt karşına, inandıkların, hayallerin, keşkelerin ve kafanın içinde olup
biten herşey... ne kadarı sana ait? ne kadarı senin için hazırlanmış ve senin
de açlıkla yuttuğun metal balıklar?
Klişe ama doğru,
bugün hayatının son günü olabilir. ve sen henüz hiç yaşamadın.
yazık.
Kucakla onu, aşkı,
hayatı, acıyı, gözyaşını, sevinci ve neşeyi kucakla.
Ölmeden önce bir gün olsun yaşa.
Yenil, kaybetmenin
acısını yaşa. Öfkelen, sonra o öfkeyi eline al, ona gülümse.
Hızla koşarken aniden
dur. Öyle dur ki, dünya koşmaya devam ettiğini sansın, sen dur. ve etrafa bak,
nefes al, o anın içinde olduğunu hisset ve sonra istersen yine koş. -ki
yürümeye başlayacaksın, koşarak vakit kaybetmeyi artık göze alamazsın-
Acı, keder, hüzün
hastalık değildir, bunu öğren önce. Hastalık olan bunları hissetmekten duyulan
ve hiç bir işe yaramayan korkulardır. Aniden geliveren hüznü içine çekip, tüm
hücreleriyle hissetmeyen kişi, nasıl olur da gerçek bir kahkaha atabilir...
Bir dostu
kaybetmekten kork, hiç bir dünyevi mazeret, ödül ya da herhangi bir şey o
dostun, sen hastayken başını okşamasına engel olmasın. ve içten bir gülümseme
en büyük armağandır bu hayatta...
ahhhh, unuttun sen,
bilinmesi gereken en önemli şeyleri unuttun. Çok üzülürdüm, hepsinin geçici
olduğunu ve benim işim olmadığını bilmesem.
Menekşe açmış. yeni
bir gün kapıda. sıcak simitler ve peynir diye bir gerçek var, şükür, var.
Günaydın :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder