2 Şubat 2018 Cuma

blue moon

Sıradan...
mesnetsiz...
sahte...
cıvık...
vıcık vıcık...
yalapşap...
bu aralar tanık olduğum, hatta bazen kendimi öznesi olarak bulduğum, insanların duygu durum bozukluklarını tanımlama sözcüğüm yukarıdakilerden biri, hatta çoğunlukla hepsi olabilir.

kendini tanımayan, buna en ufak çaba göstermeyen, içindekileri keşfe çıkmayı bırak, kendini başka insanlar, daha önce hiç tanık olmadığı durumlarda sınamaya cesaret etmemiş... korkak, kısır, rutin hayatlar içinde debelenip duran kişileri gördükçe önce kabuğuma saklanıp, arada kafamı çıkarıp değişmişler mi diye bakmayı düşünmekten...sonra... kendi seçimleri, bana ne deyip, kendi hayatımı bildiğim gibi değerlendirmeye geçen durumlarda buluyorum.

ama benim için değerli olan bir duygu, misal, sevgi, böyle insanlardan bana yöneldiğinde... işte o zaman... gerçekten korkuyor, yetmez, öfkeleniyorum. bana sevgi gösterisinde bulunmaya cesaret eden o hücre bütününü kafamda evirip çeviriyor, bazen buharlaştığını düşünüp gülümsüyor, bazen zavallılığı karşısında hüzünleniyor, bazen de gülüp geçiyorum.

kendini tanımamış insan kimi, neyi sevebilir ki?

sevgi sandığı şey çıkar duygusu olmasa bile... -bazen bu çıkar sivri dilimden kurtulmayı istemek kadar ucuz bile olabilir- iki soruyla beyni sümüğe dönecek insanın nasıl bir sevgisi olabilir ki...

bu kadar mı ucuzdur sevmek?

değildir, net söyleyeyim.

sevmek için kalpten önce beynin çalışması gerekir, çünkü sevmek incelik ister.

dikkat ister.

riskleri önceden görüp, sevdiğini korumak için dikkatli gözlem ister.

dantel gibidir.

önceden planlama istemez belki ama illa ki ilgi, zaman ister.

beni çok korkutuyor bu algoritmanın varlığından bile habersiz insanların sevgi gösterileri.

uzak olun annem.



Hiç yorum yok: