Susuz yaşanmaz değil mi? Oysa su zehirlenmesi diye bir gerçek vardır. Vücuda fazla miktarda alınan su, insanı ölüme dek götürebilir.
Ülkemiz için 1950'lerde şehirlerde yaşama oranı % 57'lerde gezerken, 50-60 yıl içinde bu oran % 95'e kadar ulaşmış. Ne çok insan var, ne çok araba, ne çok bina...diye neredeyse tiksintiyle haykırmamız bundandır.
Her şey dozda gizli, doz her şey.
Çok fazla insanla sokakları, caddeleri, paylaşmak canımıza okumuşken, sosyal medya fenomeni aşırı iletişmeye tuz biber ekti.
İlkokulda gördüğüm, adını hatırlamakta zorladığım, aklımda çok da yer etmemiş karakterler şu an paylaştığım tek fotoğrafla, dostlarıma, aileme, ne iş yaptığıma tanık olabiliyor. Aynı anda hayatımın herhangi bir yılından kalan komşum, iş arkadaşım ve akrabalarım da.
Calhoun'un 25. Evren adında bir deneyi var. Fareler üzerinde yapılan deneyle aşırı sosyalleşmenin, toplumu nasıl çatırdattığına, tecavüzlere, vahşetin artışına ve hatta aşkın bitişine neden olduğunu görüveriyorsunuz.
Bir insan bundan 100 yıl evvel, kaç hayata tanıklık edebilirdi ki? Kendi dar yaşam alanındaki insanlar, o insanların aktardığı daha az sayıdaki başka insanların hayat hikayeleri, belki bir kaç hikaye ve kitapla tanık oldukları karakterler.
Oysa şu anda sadece 10 dakika sosyal medya sayfamızın akışına baksak, yüzlerce insanın felsefi, edebi, siyasi ve hatta duygusal düşüncelerine şahit olabiliyoruz.
Yetmiyor... onlarca dizi, film, kitap, videoda hiç tanımadığımız, tanışma imkanımızın olmayacağı insanların varlığını farkediyoruz.
Kimsenin bir diğerinden farkı kalmıyor.
Fark yaratmak için kızlarını taklit eden babalar, bebeklerine türlü maskaralık yaptırıp elinde mikrofon ve kamerayla gezen anneler, arkadaşlarının olmadık halini kaydetmekten zevk alan insanlar çoğalıyor.
Bizim için özel olan insanlar yine yüzyüze, cancana muhabbet etmekten keyif aldıklarımız..
İnsani ilişkilerde dozu çoktan aştık. Ne acıya, ne mutluluğa ölçülü tepkiyi veremememiz bundan.
Suyun fazlası zehirliyor insanları, aşırı iletişimin zehirlediği gibi.
Keşke yine birbirimizi insanca özlüyor olsaydık.
-ki bu yazıda sahte iletişim belasına değinilmemiştir. o başlıbaşına ayrı bir mevzu.-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder