4 Ocak 2012 Çarşamba

ordan burdan

bu aralar yaşam ve ölüm hakkında hiç düşünmediğim kadar çok düşünüyorum. neşe ve yaşama sevinci hakkında da.
korkma okuyucu, bu konuda düşündün diye sana bir zarar gelmez.
neden buradayız, neyiz, nereden gelip, nereye gidiyoruz tüm klişe sorular aklımda sürekli.
benden öncekilerin düşündüklerinin üzerine ekleyebileceğim bir şey yok. ve zaten derdim kendimle. ben kendi yoluma bakıyorum artık, kendim için ne yapabilirim, kendimle ilgili ne öğrenebilirim? hangi taraflarımı yadsıdım bugüne kadar, kendimin hangi yönlerinden vazgeçtim, bana dayatılmış ve benim sorgusuz kabul ettiğim neler var? bulabildiğim duvarlarımı yıkmak istiyorum.
artık ölümden korkmuyorum.
bunun ne kadar rahatlatıcı bir his olduğunu bilmiyordum. yeni yılın ilk güzel tadı bu oldu benim için.
hikayeden bir korkusuzluktan ya da ölüme dalmak istemekten bahsetmiyorum, hayır. ne çabuklaştırmak ne de yavaşlaştırmak istiyorum sadece. denge. tüm isteğim bu. ve uyum.
denge ve uyum çok neşe ve çok ses istemiyor. ani tepkiler de istemiyor galiba. yavaşça hissediyorum bunu.
bir optimum nokta gibi.
huzurlu ve sakin.
neşe zaten benim silahımdı, al sana itiraf.
acı ve hadsiz neşe arasında çok da fark yok belkide.

gün ısrarla doğuyor, hava değişiyor, ağaçlar yeşerip, sararıyor.
onlardan bir farkım yok, benim başıma da bunlar gelecek, evet.
önemli olan...
bu sürecin benim tarafımdan nasıl algılandığı, her anından olamasa da aklımın başında olduğu anlarda o huzura varabilirim.
bunu farkettim.
Napolyon olmayacağım ve Tanrı korusun, asla da olmak istemezdim.
sanırım ben unutulmak isterim.
tarih boyunca hakkında konuşulan biri olmak için fazla basit bir insanım.

doğdum ve birilerini tanıdım, kimilerini sevdim, kimilerine güvendim. o insanlar önemliydi..ve onların kim olduğu çok da önemli değildi aslında sonsuzluk çorbasında bir yudumdular ve hepsi çok özeldi. ben de öyleyim.

önemsiz ve önemli.
bir içsel yolculuk bu evet.
uykun geldiğinde uyu
acıktığında ye
çağrıldığında git.
bakalım neler olacak...

Yaradan Mevlam, neylerse güzel eyler...

4 yorum:

laleninbahcesi dedi ki...

İşte geldik gidiyoruz şen olasın Halep Şehri... Budur Ünsalım... geleceğiz , gideceğiz bizden sonra da devam etsin dünya...
Gidişatına müdahil olamayacğım şeyler hakkında fazlaca düşünmemeye çalışıyorum. Yoksa bir takılıyorum Allah muhafaza, akıllara ziyan durumlara gelebilirim...

Öptüm çok

Adsız dedi ki...

Ve.. O'ndan gelen herşeye AMENNA..

Ahmet Kaya'nın bir şarkısı şöyle biter

"dostum dostum güzel dostum
bu ne beter çizgidir bu
bu ne çıldırtan denge
yaprak döker biryanımız
bir yanımız bahar bahçe"

Öpüyorum çok
Ece

.. dedi ki...

"artık ölümden korkmuyorum.
bunun ne kadar rahatlatıcı bir his olduğunu bilmiyordum" demişsin ya, hani V For Vendetta'da, kız artık idama götürülmeyi tercih ettiği sıra özgür kaldı ya, artık korkularından tamamen özgürsün dediler. onu hatırladım.
bi de şu "hangi taraflarımı yadsıdım, bana dayatılmış neleri kabul ettim" durumu var. durdum, düşündüm Ünsüm üstünde. bu sene kendime özen gösteresim var.

Adsız dedi ki...

ünsüm...
üçüm temmuzum..
ben düşünmem..
kaçındığımdan değil..
umursamadığımdan ..
yaşam bir yol..
ve yol önemli..
duraklar..
yol arkadaşları..
inenler binenler..

molalar..
ihtiyaçtan verilenler..
keyiften verilenler..

bi de..

düşünmek.. bişeyi değiştirmiyor.. o kendi başına bir frekans ve
bir dalga boyu ki..
kaçınamıyorsun..
başlıyor.. sönümleniyor.. kimi zaman beyaz gürültü.. kimi zaman.. hoparlör patlaması..

öperim seni..

üç noktam saklambacım gibi yap he mi??..
özen göster sen de kendine..

atalet..