bloguma her girmeye kalkışımda şifreyi unuttuğumu farkettim. hatta bir defasında yeni şifre aldım. aklımda mühim şeyler vardı. yazacaktım. istemiştim. ama yeni şifreyle uğraşırken ne yazacağımı unuttum. sonrasında yeni şifreyi de unutmuş olduğumu farkettim.
özetim beni anlatmıştır sanırım.:)
şimdi ben buraya gelsem..bir şeyler yazsam..halimi az çok bilenler neler yazacağımı hayal edebilirler. ama ben onları yazmak istemiyorum ki.
ne kimseyi üzmek, ne de kimseye yaşamadan anlayamayacağı bir dünyanın getirdiği güzelliklerden bahsetmeye niyetim yok.
sonrasında son derece iyi niyetlerle yazılmış-yazılacak-yazılabilecek destek cümleleri de hem sizi hem beni yorabilir.
ama sizi özledim. blogumu özledim. buraya pıtış pıtış yazmayı özledim.
blogun günlük hayatlarımızın büyük bir bölümünü kapladığı neşeli, muhabbetli, eğlenceli zamanlarını da çok arıyorum.
sayfiye evlerinin önünde yapılan akşam yürüyüşleri gibi gezerdim hepinizi. bunu pek seviyordum. yine yapabileceğimi bilmek güzel.:)
neyse...
bu aralar ya uykusuzum ya da bir yerlere koşturuyorum. sonra arada bir çok uyuduğum bir iki gün oluyor. aynı koridorun sağında solundaki odalarda pek çok aile, pek çok hayat, pek çok dünya var. Hemen hepsiyle az çok kaynaşmış oluyorsun . Sabahları uyandığında neşeli ve içten günaydınlar ediliyor. Ve gün başlıyor.:)
Çay da içiliyor, kahve de. Bildiğin Türk kahvesi yahu. Valla yapıp içiyoruz, yetmez birbirimize ikram ediyoruz.
Akşamları bazen koridorlara sandalye atıp muhabbetler edildiği oluyor. Hiç abartmıyorum canlarım var burada. Mustafa Kardeşim, Ayşem, bir kızımızın annesi (adını sormak aklıma gelmemiş), 2 Abim, bir-iki kardeşim daha.:)
Abilerimden biri bana evlat diye sesleniyor. Diğeri geceleri ne zaman çay demlese telefonumu çaldırıyor, bardağımı alıp koşuyorum.:) Çayım var al diyor, fazla yaptım sat satabildiklerine diye ekliyor.:) Bu; gördüklerine söyle gelip çay alsınlar demek.
Bahçeye indik geçen gün, sadece banka oturduğumda teşekkür ettiğim bir aile, bana arabalarının bagajlarından çıkardıkları devasa portakal ve limonu ikram ettiler. Sonra gidip yeniden bir poşet doldurdular. Onları da diğer arkadaşlara dağıtacağımı söyledim.
Cidden çok inanılmaz insanlık duyguları yaşanıyor. Sanki buraya giren herkes iyi bir insana dönüşüyor. Herkes birbirine yardımcı olmak için yarışıyor gibi. ama anlatmayı başaramam.
ay, işte böyle uzatmayayım.
sizi seviyorum.:)
4 yorum:
biz ne güzel bir mahalle gibiydik gerçekten...
çok haklısın 8)
seviyom seni.
ben de seni burdam.
burdam demeyi de özlemişim iyi mi.:)
aynen tarif ettiğin gibi, bir mahalle ve sokakda karşılıklı evler gibi... hala da öyleyiz üç temmuzum... mahallede bazı evlerde bazen işre yolunda gitmez... mahalelden bir süre uzaklaşmak zorunda kalabilirler aynen böyle...
Öptüm çok
:)aynen öyle..ne güzel anlatmışsın.
Yorum Gönder