gece 3:30..tam da benim saatlerim.
bu saatlerde dünyada bir tek ben varım.
bu bazen iyi hissettiriyor.
bölünmeden düşünebilmek..nedense ataletimin çalışma odasını düşürür aklıma.:)
kendimi inşaaa ediyorum. ne uzun sürdü değil mi? çok darmadağın olmuştum ben, yeridir yeridir.
bu ara bir net'lik mücadelem var.
kaptanın seyir defteri duy sesimi, sana diyorum.
not al, tarih düş.
net bir insanım ben. severek başlarım. sonra kredimi gözden geçiririm. tam tersi de mümkün ama bana uygun olan bu. böyle seviyorum.
ve ne zaman bir terslik yaşasam karşımdakiyle usulca uyarırım. neyse hoşlanmadığım şey tatlılıkla söylerim.
doz aştığı an, ben de kendimi aşmışımdır artık.
silerim, hayatımdaki tüm izlerini yok ederim.
kendim de onun hayatından yokolurum.
bir daha da anmam.
yalan söylemeyi bir tercih olarak sevmiyorum. zaman kaybı, emek kaybı gibi geliyor bana. yoksa epey iş başartır elbet. ama aslında havanda su dövmekten bir farkı yoktur. bu nedenle yalan söylemem.
insan kırmaya gelince de..bir çocukluk arkadaşımın tek bir cümlesiyle bunun ayarını kavradığımı düşünüyorum: "Karşındakinin nefsini beslemeyeceksin." ayar budur, bunu anladım.
alttan al, tatlı ol, naparsan yap ama kendini harcatma ve karşındakinin bir yalan dünyasına inanmasına, orada kaybolmasına izin verme.
tehlikeli yollar.
ve en önemlisi, kimseden yardım isteme.
sakın.
istemeyi bırak, sana teklif edildiğinde dahi arkanı dönüp git. sağol de, bugün olmaz yarın de ama bu tuzağa düşme.
az çok hissiyatım budur.
şu bir kaç ay canıma okundu.
Allahım ne kadar iyi niyetliydiler oysaki..
tek dertleri bendim.
hayır, kimsenin benim üzerimden nefsini beslemesine izin vermeyeceğim.
yeter.
ben kendimi yaşatırım, kimsenin üzerine vazife olmak istemiyorum.
ve sıra tüm bunların muhasebesini hayata geçirmeye geldi.
cidden feci bilenmiş durumdayım.
çünkü farkettim ki çok az insan haricinde beni tanıyan kimse yok.
oğlumu da.
ancak beraber yemek yediğimiz
gözgöze endişeyle bakıştığımız
aynı evde uyuyup sabah kahvaltısını neşeyle ettiğimiz bir kaç kişi.
gerisi için tuhaf bir şekilde acıklı bir öykün kahramanlarıyız biz.
oysa böyle anlaşılmaması için popomu yırttım ben.
ne kahkahamı ne dostluğumu esirgemedim.
tek derdim vardı, hayattan kopmamak.
oysa bunun da hiç bir anlamı yokmuş.
ben yanlış anlamışım.
bakalım bundan sonrası hayırlısı.
3 yorum:
tagore var hani..
lambayı tutan adam.. aydınlığın arkasındaki..
onun aynalar metaforu var..
herkes birbirine ayna tutuyor..
herkes birbirini kendi bildiğince sevdiği gibi..
seni nasıl göreceklerine karışamazsın.
aslolan seni kandırmaması tutulan aynaların..
bakışları aynalarıyla onlar sana şekil veremiyorsa.. en yapayından..
o zaman bırak .. kendi bildikleri gibi sevsinler.. seni..
öyki kahramanıyız hepimiz..
ben çok duymuşumdur..başıma gelenleri monçiçi gözlerle dinleyenlerin..
sonradan.. seni düşündüm.. başıma geldi de..
aynısı.. demelerini..
dam annemdam..
dam kardeşliğidir..
duygu kardeşliği.. gerisi boş..
bir de zor olan..
bedensiz.. kokusuz.. kahkasız.. nesneleşmeden.. sözcüklerde nsevmektir..
biz gibi..
atalet...
ha bi de.. aman benim kitaplığa dönmesin annem.. onun yapımı klkadar sürüncemede kalmasın.. araya fevkaladeden işler çıkmasın girmesin.. usul usul yavaş avaş şekillensin ruh yaşam ..
atalet du bi de öpsün..
=)
yutarcasına okudum, tekrar okuyacağım ve düşüneceğim.
öykü kahramanıyız hepimiz, bu lafa hayran oldum, iyi ama gerçek bir insan olduğunu farkettikleri an verilen tepkilerin ayarı, düzeyidir önemli olan. o düzeye bakıyorum ataletim. kalbim var, kırılabiliyor, bazen bunu unutuverdiklerini düşünüyorum. bunca asma kesme lafımın altında yatan sadece o, kırılıyorum, üzülüyorum.
kedi oldum seni görünce, iyi ki varsın..:) öptüm öptüm.:)
Yorum Gönder