3 Ocak 2009 Cumartesi

***

Televizyon kanalı sahiplerine sesleniş:
Koca koca insanlarsınız. Belli paranız var. Bu parayı kazanmak için çaba gösterdiğiniz, çalıştığınız da belli. Yok babadan kalma paraysa bu daha bile iyi. Siz o parayı kazanmakla geçireceğiniz zamanı zaten sahip olduğunuz rahatlıkla hayatınızı güzelleştirmekle geçirmiş olmalısınız.
Peki bir gazete ya da tv kanalı kurarken, satın alırken amacınız neydi?
Bunun cevabını çok merak ediyorum.
Televizyonu her açtığımda merak ediyorum.

Kötünün kazandığı, sahtekarın cezalandırılmadığı bir yarışma programı hangi akla mantığa sığıyor?
İnsanların dedikodu ettiği, çerez niyetine insan hayatlarının paramparça edildiği programları içinize nasıl sindiriyorsunuz?
Kendi kanallrınızda yayınlanan dizilere rastladınız mı hiç?
Ben bir tanesinde tecavüz sahnesine denk geldiydim, bir arkadaşımın evindeydim, odada küçük bir çocuk vardı. Diziyle ilgilnmediğimden sonradan farkettim çocuk dehşet gözlerle sahneyi izliyor. Televizyonu hızla kapadım.
Kaç çocuk o sahneyi izledi?
Kaç delikanlı, kaç ruh hastası?

Attila İlhan dizileri olurdu TRT'de, mesela Yarın Artık Bugündür...ne zaman tekrar yayınlansa oturup izliyorum.
Banazlı, Ateşten Günler...her neyse.
Tek farkı var şimdiki dizilerden.
Bir şey anlatıyor. Anlattığını mantık çerçevesinde anlatıyor. Tüm karakterler olgun. İyi kötü karakterlerin hepsi amaç sahibi ve bu amaç için uğraşıyorlar. Gerçek hayattan kopuk bir tek replik yok.
Doğuda doktor olmak için çabalayan genç kızın ayakları yere sapasağlam basıyor mesela. İzleyene önder oluyor, kimsenin gözüne sokmadan.
Aldatma da var, yasak aşk da, sahtekarlık da...ama hepsi gerçek hayattaki gibi, duru ve sade. Nedenlerini de anlıyoruz o sahnelerde.

Yayınladığınız programların çoğu var olan ufukları da kapatıyor, farkında mısınız? Tanıdığım yaşlı Teyzeler bu dedikoduları anlatıyor bana, evlilik programlarını anlatıyor ağzım açık kalıyor. Ama çok ayıp diyebiliyorum sadece. Onlar da ayıpşıyor ama televizyonda seyrettiklerinden gerçekliğine inanıyorlar, güvenilir birinin bu ayıp demesini bekliyorlar.

Yemek mevzusu da gına getirdi söyleyeyim. İkinci Bahar'la başladı, Anadolu'yu geziyorum diye devam etti, şimdi 3 kap yemek için insanları birbirine dövüştürüyorsunuz.
Siz hiç bir şeyi tadında bırakamaz mısnız?

Nasıl olur da aklınıza yeni mevzular gelmez?
Gemilerde geçen bir dizi yapın mesela. Denizclik neymiş, denizci neymiş şu 3 tarafı denizlerle çevrili ama parasızlıktan ve ufuksuzluktan denizi görünce "a ne çok su" diyen yurdum insanı birazcık tanısın şu ülkesini.

Her yılbaşı taciz haberleri veriliyor.
Utanıyorum ben.
Çok.
Haber programları bunları yapanları engelleyecek, utandıracak bir ön hazırlık yapacaklarına, bu utancı herkesle paylaşmak için yarışıyorlar birbrileriyle.
Sotaya yatıyor muhabirler.
Kimse dur demeyecek mi gerçekten?

Siz iyiyi özendirmedikçe, ödüllendirmedikçe iyinin kazanma şansı var mı ki?
İnsanların parası yok.
Sosyal ilişkiler bitmiş.
Tek vakit geçirme aracı televizyon.


Genç nesil şarkıcılara bakıyorum, bir yere gelmişler, paraya açlıkları bitmiş yeni bir açlığın farkına varıyorlar. Kendilerini geliştirmeye çalışanlar neredeyse piyasadan siliniyor. Acımasızca eleştiriliyor, ama sen küçük bilmemneydin deniyor. Tutsana elinden. Paraya kavuşmak mühim ama sonrası?

Bunların gerçekten mi farkında değilsiniz?

Neyse uzattım çok. Dışarısı ormanlık derler ya.
Yok bizde durum farklı.
Ormanın kuralları vardır en azından.
Dışarısı çöl.
Her gün yeni bir güzelliğimizi buduyorlar.

Valla yazmasam olmazdı.

3 yorum:

geçkalmadımki dedi ki...

Dışarısı çöl Üçtemmuzum.. Çöl..

Sevgiler...

sensizken dedi ki...

Çok haklısın... Çoook

burdasaklaniyorum dedi ki...

neden o kadar çok para sende değil, ve neden senin elinde değil tüm bunlar?
başka bir toplum olurduk turuncum.
senden çok fazla olsaydı şu ülkede, başka olurduk.
seviyorum seni.