22 Mayıs 2009 Cuma

pışşşttt...dostum...gel azcık karnımızdaki derdi dökelim...

blog aleminde bir sessizlik mevcut.
olan yazılar da sanki bağırmıyor gülmüyor...sadece fısıldıyor.
Nasıl da bağlıyız birbirimize hayret.
Genel bir isteksizlik havası hepimizi almış götürmüş.

Neden bilmem...

halbuki anlatacak ne çok şey var.
Yakınılacak dertler...
Paylaşılacak endişeler.
Gülünecek şakalar.

Bunu yapmalıyız, evet...

Bizi hayata çağıran şeyler var.
Sanat mesela.
Orhan Veli'nin şiirlerinden oluşmuş bir nehri izledik geçenlerde...
Salondan çıktığımızda hepimiz kısa bir süreliğine "insan" olmuştuk yeniden.
Az evvel...
Şarlo'yu izledim Tv'de Charlie Chaplin'i...insan sevgisi diyordu, savaş olmasın diyordu...
yeniden insanım şu an...
ne kadar sürer etkisi bilmem...

Ama en önemlisi dostlar...

Birbirimize olan sevgimiz var.
İlgimiz var.
Merakımız, acaba n'aptı, halledebildi mi, atlatabildi mi, derdine bir çare bulabildi mi, azıcık rahatlayabildi mi soruları var.

Yazılardan yola çıkıp kurduğumuz bu dostluk var...

Hadi tut elimi...
N'aptın, nasılsın, halledebildin mi, daha iyi misin?

Cevap ver...

Ben buradayım...
Sen?

5 Mayıs 2009 Salı

geçen haftadan bir hikaye kendisi...

1 haftadır işsisiz malum. ya da değil. malum değil yani. bilmeyenler de öğrendi bu vesileyle, ne güsselll...
Akşam yoldan geldim. Halim turşu. İçi karmakarışık, dışı Polyanna bir turşu.
ya neyse...

Sabahtan bağrış çığrış, olayı detaylandırdık, kahvaltı ettik, neremizle bilmiyorum, sonra bir adet ablamız daha geldi kahvaltıya onunla tekrar kahvaltı ettik, yine neremizle bilmiyorum. ve ennn sonra sokağa attık kendimizi karı ve de koca olaraktan.

Az gittik uz gittik, ödenmemiş faturaların bir kısmını hallettik, neşeli sayılabilecek bir market alışveriş yapıp, bir de sigara molası verdik.
Ohhh mis.

Benim karşı hastalığım tutmuştu yine. İki dakkada bir Ahmeti elinden çekiştirip, karşıya geçelim, karşıya geçelim şeklinde yürüyorduk. Ki O, o esnada bir pazar arabası ve bişeyler daha taşımaktaydı.

Sonra aniden onu gördüm.
O dükkanı.
Kırmızı beyaz.
Tüh, yine karşıdaydık.
Ya da
karşıda olan oydu.
Ne önemi var?

Atladım, bekleee beniiii dedim Ahmete.

Dükkandan içeri girdim. İki genç kız çalışıyor, birinin önünde bir müşteri var.
Burası bir telefon şirketi, söyleyeyim. Ve amacım yeni hattımın ne zaman açılacağını öğrenmek.

Diğerine atıldım, "Hanımefendi bakar mısınız?"dedim.

Baktı...

Baktığı an yanlış yerde olduğumu anladım, mazeret uyuracak zaman yoktu, kıvırtacak bir damlalık alan yoktu, aklımda uyduracak ve ortalığa fırlatacak tek bir kelime yoktu.
Yoktu laynnnn....

Dedim ki Vodafone'da çalışan o tatlı yüzlü genç kıza:
"Ben birkaç gün evvel telefon hattımı Turkcell'den Avea'ya geçirdim. Ve ...

bunu size itiraf etmeye geldim."


Dükkandan dışarı nasıl fırladım bilmiyorum...

Ve derhal ortamda bulunan söylenebilinecek tek kişiye söylendim:
"Ahmetttt!!! ne işim var benim Vodafon'da...niye uyarmıyosun beni?"

O da dedi ki: "Merakla izliyordum neler olacağını."

Güldü...ben olayı önemsemedim. tüm salaklığımla yürüdüm.

Sonra eve gelince, olayı anlatırken ne yaptığımı anladım.

Paylaşmasam bunu olur muydu, olurdu elbet. Ama böylesi daha iyi değil mi?

Vodafone Türkcell'den Avea'ya geçtiğimi biliyor artık, içim rahat.:)