28 Şubat 2009 Cumartesi

tanımlandın da n'oldu

Her an heyecanlanmaya hazır biri olarak en sevdiğim cümleler şunlar: "Aaaaaaa..." "Hadi yaaaa" "Anam! O da ne?"

Evvelsi akşam evin arka balkonuna sigara içmeye kaçtım yine. Ay, sigara mekanlarımı görseniz bana acırsınız. Sahiden bak. 3 adet süpersonik yerim var: Ön balkon, arka balkon, merdiven arası.

Ön balkonda klima var, çalışmadığı zamanlar oraya kaçıyorum. Arka balkon güneş varsa sıcacık oluyor ama İzmirin soğuğu esip gürlüyorsa "ta tattataaa" şeklinde titriyorum ki beni görebilen yüzlerce evde halime epey gülüyorlardır.

Çok soğuklarda da merdiven boşluğuna Dedektif Nik şeklinde sessizce çıkıp, ay biri kapısını açmadan içip de kaçsam şu sigarayı diyerek "tuvalette sigara içen ergen" modeli geriliyorum.
İçtiğimden de bir halt anlamıyorum, orası ayrı.:)

Not:
Lütfen kimse sigara içmeme laf etmesin. Hayır, bırakmak istemiyorum.

Neyse işte...geçen akşam arka balkona çıktım. Süper bir de konforum var. Balkon terliklerini ayarla, tikkatle üstüne otur, sigaranı yak şeklinde.

Bir ışık geldi karşıdan.

O ne derken, uçak olduğunu farkettim.:) İyi güzel...Düşüncelerime tekrar dönmüşken(Sigara içme anları boyunca Filozofum ben ) bulutların arkasından kocaman...bak Kocaman diyorum...bir ışık daha geçmez mi?

Çok hızlı, çok büyük...Yerden mi yansıyor acaba diyerek epey inceledim. Ve derhal karar verdim bu bir UFO...
Yihhuuuuuuu....

Hemen içeri koşup Cancunnnn koş şeklinde kardeşi çağırdım.

O beni tanır. Yazık, doğduğundan beri ablasıyım. :) Hiç heyecanlanmadı. Az konuşarak ışığı inceledi. Tam o esnada ışıklar 2 adet oldu.:)))

Yaklaşıyorlar, uzaklaşıyorlar, fıldır fıldırlar.

"Abla kamerayı alayım mı..." Sanırsam korkmamı bekliyor, o nedenle sakin, halbuki ben sadece değişik bir şey yaşamanın verdiği sevinç içindeyim.:)

O arada Epmet Bey'i aradım. Böyle böyle dedim. Cevaben şöyle dedi bana:
"Olabilir Ünsal, olabilir."
Yuh deyip kapattım.

Epey inceledik...o kadar ki bir noktadan sonra sıkıldık. Bunların yüzsüz Ufo olduğuna karar verdik. Bu kadar da kör gözüm parmağına, neşeyle uçulmaz ki...İçeri girdik.


Sonra geç vakit, ben tekrar sigara içmeye çıktım...Terlikleri yerleştir, ayarlı bi şekilde otur, sigarayı yak...derken baktım, yine oradalar. Bulutlar şekil değiştirmiş...yerden yansıyan ışık kabak gibi görünüyor.:)))))))

Kimbilir hangi eğlence mekanının lazer ışığı imiş o danseden ufolar...:)

Bu da böyle bir eğlencemiz oldu arkadaşlar...

Ufo filan yok...

Hayal kırıklığıyla dağılalım lütfen...:)

26 Şubat 2009 Perşembe

Susuz Kış :P

Annem, oğluş ve de ben İzmir'de kardeşimdeyiz bir haftadır. Annem iki üç gündür kıpraşmaya başlamıştı bile.:) Gideyim ben, maaş günüm, hem ödemem gereken şeyler var...bır...bır..şeklinde. Hemen de özlüyor evini ya...

Dün gitmesi gerekiyordu ama telaşelenmeye evvelsi günden beri başlamıştı. Bilet, kaçta, nasıl...sorular, sorular...Dün onun tarafından 11 de uyandırıldım. Saat 1'deki otobüse yetişmek için fırladık evden.Olması gerekenden 45 dakika önce otobüs firmasındaydık.:)

Olsun, dönüşte keyifle çarşıyı gezme imkanı buldum bu sayede. Karşıyaka Çarşı inanılmaz cıvıltılı ve de güzeldi. Denizsiz bir şehrin kızı olarak bir sokağı dönüp de denizle karşılaşmaya bayılıyorummm.

Ve İzmirlilerin bu "ot aşkı" beni öldürüyor.:) Yol boyu bilmediğim, tanımadığım türlü çeşit yeşillik satan insanlarla dolu. Her birine hayran hayran bakıyorum. Dün cesaret ettim "Şu arapsaçı mı?" diye sordum, hayırrr tabi ki değilmiş. Öğreneceğim yavaş yavaş.:)

Bildiğim yeşilliklerden alıp (Isırgan, ıspanak) eve döndüm. Onları yıkayacağım, sirkeli suda bekleteceğim filan. Ve fakat su yok.

Hiç umursamadım, nasılsa gelir bir iki saatte deyip.

Akşam oldu hala su yok!

Su arızanın telefonu saatlerce meşgul çaldıktan sonra nihayet açıldı: YARIN AKŞAMA KADAR SU YOK...

"Kardeşim deli misiniz, koca bir gün n'aparız susuz" sorularım cevapsız kaldı.

Evde yeni kemoterapi görmüş bir hasta var. Ellerimi o kadar çok yıkıyorum ki artık kendilerini hissetmiyorlar. Her meyveyi, sebzeyi suda bekletmeliyim. Deli misinizzzzzzzzz? Koca gün ne yapıciim ben?

Kardeşim gelirken iki büyük damacana su getirmiş, gece olmadan bitirmiştik ikisini de.

Ya lütfen artık internetin iletişimin bu kadar geliştiği devirde bari habersiz kesmeyin şu suyu. Hayır, size söylüyorum, belki duyması gerekenler de duyar diye.

Musluk açık, kulağım onda, bir şırıldasa...:)

24 Şubat 2009 Salı

Güzel şeyler

Ufak adımlarla kocaman farklar yaratmak mümkün.

Hastanede sizinle ilgilenen bir görevlinin size gülümsemesi,

Bir sigara içimlik süredir tanıdığınız yabancı bir dostun içinizi rahatlatmaya çalışması,

Hiç bir akrabalık bağınızın olmadığı bir çocuğu sevmek, güldürmek, dinlemek

Göremediğiniz yeri görmek,

Duyamadığınız filmi izlemek...

Aşağıdaki blogda inanılmaz güzel bir yazı var...Sevgili dostum Kıymet'in yazısı...Umarım bir göz atarsınız...Yapacağınız çok şey olabilir...:)


http://kiymetbozkurt70.blogspot.com/

15 Şubat 2009 Pazar

anladınız siz onu...

Ben birazcık yokum canım arkadaşlarım. Yani aslında belki de varımdır.:)))Yani belki de gelebilirim sayfalarınıza. Bilmiyorum.

Bu geniş ve açıklayıcı yazı için teşekkür etmeyiniz. Görevim, aşkolsun.:)

11 Şubat 2009 Çarşamba

yazasım yok yazısı

Amaaaannn...yok işte yazasım. Yani mevzuu yok. Benim düşünceler yine kafamın içinde güzel atlara binip gezintiye çıktılar. Arada bir rastlaşıyoruz, bazen onlar beni görmezden geliyor bazen ben onları. Kimisi hoşuma gider gibi olurken hızla uzaklaşıyor. Sevmediklerim ve sinir bozucu olanlar biraz daha yüzsüz "Defolun bakayım" diyorum "I ıh" deyip sinir bozmaya devam ediyorlar. Ignore diyorum onlara, "yemeyiz biz bunları" diyorlar.
Hani nerdeyse Fırat'ın hayali adamı gibi.
Okuyor musunuz Fırat'ı, okumuyorsanız da ciltli bir kitabı çıktı, alın n'olur, tanıyın o sevimli hergeleyi.:)

Fırat bıdık bir çizgi karakter. Bir "hayaletli adam" ı var. Halbuki hayalet değil o, Fırat kendi kafasından uydurmuş ama bir türlü 3 cümle konuşamıyorlar karşılıklı. Hayaletli adam tam punduna getirip Fırat'ın sorunlarını deşecekken Fırat parçalanmiş bir priz ya da kırık mandal bulup, başka denizlere yelken açıyor. Umru değil.

Fırat olmak güzel şey.

Fırat derim de İlker demezsem olur mu?
Valla yeniden alatamıycam İlker'i, bilenler bilmeyenlere anlatsın.
Bugün telefon açtı bana.

"Ünta Aba çok ösledim seni."
"Ben de aşkım."
"Ben de."
"Ama dün geldim ben okuldaydın."
"Hı hı okuldaydım ama haştayım."
"Neyin var aşkım?"
"Öşkürüyorum."
"Tamam dikkat e mi canım"
"Tamam."

Nerden girdik mevzuuya nerden çıktık.
Atların değişim anına denk geldiniz.

:)

9 Şubat 2009 Pazartesi

esperanto

Dünyadaki bütün insanların ortak bir dil konuşması mümkün olabilir mi?
Çocukluğumda duymuştum.
Galiba Milliyet Çocuk Dergisi'nden:
Esperanto.

Tabi ya, o zamanlar duymuş olmalıyım: 1979 Dünya Çocuk Yılıydı. En azından benim okuduğum İlkokulda çok içselleştirilerek kutlanmıştı.:) O yıl konuyla ilgili bir kompozisyon birinciliğim, bir de şiir yarışmaı ikinciliğim var.:)))
Sanırım bir Dünya Çocuk Köyü kurulmuştu -hangi ülkedeydi hatırlamıyorum- o çocuklar birbirleriyle anlaşabilsin diye de hepsine bu dil öğretilmişti.
Çok heyecanlanmıştım, belki de hayaller kurmuştum orada olabilmek için.:)

1887 yılında bir göz doktoru icat etmiş Esperanto'yu, insanlar tek dil konuşabilsin diye.

Çabuk öğreniliyormuş, değişmeyen 16 kuralı varmış filan...

Şimdiki aklımla düşünüce hiç de imkanlı olmadığını anlıyorum dünyada tek dil olamayacağını.

Denizi balık kaynayan, durmadan kar yağan bir Kuzey Avrupalıyla, Karayipler'de yaşayıp hiç kar görmemiş bir yerlinin dili kaç sene aynı kalabilir ki?

Farklı kelimelere ihtiyaç var.
Farklı tariflere.
Farklı umutlara.
Bambaşka mücadeleler için bambaşka araç gereçlere.

Türkçe'deki "hayırlısı" mesela.
Tek kelime ansiklopediler dolusu bilgi anlatmıyor mu?

Ve bambaşka diyarlarda varlığından habersiz olduğumuz ne hazine kelimeler var kimbilir?

Böyle düşündüm ya;
İnsan olmak hoşuma gitti.
"İnsanlık" da...:)

Ve esperanto bugün bana ütopik gelse de amacına yeniden hayran oluyorum.
Birleşmeye, anlamaya, anlaşmaya çalışmak güzel şey.

8 Şubat 2009 Pazar

***

Nurşen Mazıcı
Aytunç Altındal

Ayhan Sicimoğlu


Murat Bardakçı






Bu aralar nerde görsem susup dinlemeye başladığım insanlar var.
Sizinle paylaşmayı ve de fikirlerinizi almayı istedim.
Haklarında söylemek istediğim çok güzel şeyler var.
Ama sadece "İyi ki varlar" diyeceğim.








6 Şubat 2009 Cuma

Dökül bebek

Akıl alasım var.
"Akıllı ol, aklını alırım" şeklinde değil elbet.
(Ya yoksa o şekilde mi ki?)

Düzgün, mantıklı düşünme yetimi kaybedeli çok oldu gibime geliyor.
O yüzden ben tarif edeyim, siz anlamaya çalışın
sonra da mümkünse bana iki damlacık akıl verin.:)

Alttan almaya çalışıyorum.
Bazı insanlara karşı.
Tüm insanlara karşı.

Farkındalar mı?
O yüzden mi bu kdar fütursuzlar?

Bu kadar küstah?

Bir tek bakış bile içimi zehirlemeye yeterken onlar bakışla filan yetinmiyorlar.

Sanki görünmez oldum.

Gerçekten "iyi" davranmaya çalışıyorum.
Gülümsemeye, hayatta kalmaya çalışıyorum.

Belki de ben tahammülsüzüm, bilmiyorum ki.

Ama ...
keşke anlatabilsem duyduğum bazı şeyleri.

Bir zamanlar hayatımın baş köşesinde olan insanların duyarsızlığını.

Aldırma diyeceksiniz, biliyorum.
Şu anda aldıramayacak durumda değilim.
Bir toplasam kendimi.
Yeniden asılsam.

Hayat biraz güç verse bana.

Neyse...

Alttan almayı bırakayım mı?
Topumu tüfeğimi kuşanayım mı?
Çeneme kuvvet diyeyim mi?

Hani savaş görmüş ananelerimiz vardır.
Küçük poşetleri filan biriktirirler,.
Lazım olur bişeye diye.
Öyleyim abicim.

İnsanları kırmadan bükmeden bir çekmeceye koymaya çalışıyorum.
Ama hepsini.

Sonra da yeter lan sayıyla mı verdiler bana sizi diye haykırasım geliyor.
Sakince gülümsüyorum.
Sonra ağlıyorum.
Ana avrat düz...

Psikiyatriste gittim, hastalık kesinleşmeden önce.
İlaca zaten başlamıştım. Sadece yazdırmak için gittim doktora, Dert filan anlatmaya niyetim bile yoktu yani.
Ama iki satır da bişey söylemek lazım. Sonuçta mutluluk hapı almaya gelmişsin.:)
Söyledim.
Dedi ki: Normal.
Mersi dedim.
Çıktım.
Normal olmasının bana faydası ne? dedim dışarıda.
O beni duymadı ama ben kendi kendime güldüm.

Hadi bu kadar anlatmış olayım dostlar.

5 Şubat 2009 Perşembe

Pışşşttt...:)

Canlar merak ettiğinizi biliyorum. Ama durumdan uzun uzun bahsetmek istemiyor canım. Sağlık sorunları, yeni başlayan bir tedavimiz var. İnşallah herşey rast gider.
Şimdilik evimize döndük.
Hepinizi özledim. Sayfalarınızı dolaşamadım pek. Umarım keyfimiz yerinde olur da ben de sizleri dolaşabilirim.

Çok sevgiler.:)