31 Ocak 2010 Pazar

gözlerinden ateş çıkıyordu...güzeldi ama...

tango da ahlaksızlıkmış.
ahlaksız olmayan bir şey kaldı mı geriye?
yaşama dair her şey ahlaksızlık.
tiyatro öyle, sinema öyle, dans öyle.

ayaklarımı yere vura vura dansedesim var.
gözlerimden çıkan ateş hepinizi yakar ona göre.
güzel bir sesim olsaydı eğer
avazım çıktığı kadar bir de şarkı söylerdim.


işine bak.
işşinne bakkk.
benim hayatıma karışma.
zira harbiden çok öfkeliyim.

hayır,bir de acıyorum sana ki sorma.
bana verilen ömür bir kerelik de...
sen defalarca mı yaşayacaksın sanki?

hayat lan bu.
hayat.
tekrarı yok.

her şeyi yaftalamışsın.
her şeyi beyninde sınırlandırmışsın.

seni kurtaramıyoruz senden, eyvallah.
bizi rahat bırak bari.
ok?

26 Ocak 2010 Salı

ben de bir gün

canım blog cicim blog. içimdekileri yazsam patlarsın. bum diye.

ben çok mutluyum, ben çok şaşkınım, ben çok...

uzun yıllardır süren mücadelem, en sevdiklerimle bile beni karşı karşıya getiren hayat yoksa bana birazcık olsun iyibir şeyler öğretebildi mi?

kendimi pek sever ve pek beğenirken, nasıl da sırça bir sarayda yaşıyormuşum.
ne çok önyargım varmış, koşulsuz sevdiğim insanlar varmış. akıllılık saydıklarım en laciverdinden aptallıkmış.

ben aptalmışım, ben iyi yürekli bir salakmışım ya da kendimi salaklığın iyi yüreklilik olduğuna inandırmışım.

hatanın kavramlarda o-la-ma-ya-bi-le-ce-ği gerçeği: hoşgeldin, ağzıma s.tın, mersi.

hata bende galiba, uyan artık böcük sarsılması: hoşgeldin, geciktin, gelmekle ne iyi ettin.

az konuş, çok düşün, kendini kolla.
bu dünyada kimse seni kendin kadar düşünmez.

binnnkkk! uyanan insanların mahmurluğu.

hadi hayırlısı. gerçekten mutluluk bekliyorum. şans, hercai melek, burdayım tatlım.:)

1 Ocak 2010 Cuma

bu yazıya isim bulan ilk kişiye teşekkür edeceğim

Birkaç akşam evvel bir film izledik. Oğluşumun seçtiği bir film. Kuantum fiziğini anlatıyor arka planda bilimadamları. Din adamları da yorumluyor filan. Kardeşim, eşim, ben ve oğluş sık sık filmi durdurup kendimizce fikirler yumurtladık.

O kadar ki neredeyse birbirimizi boğazlıyacaktık.:)

Bi basketbol topu yere çarparken bile anlayamayacağım bir takım fizik kuralları nedeniyle asla yere değmiyormuş aslında...
Bugün Amerika'da pek çok laboratuvarda tek bir maddenin aynı anda, iki ayrı yerde olma deneyleri gerçekleştiriliyormuş ve daha bir yığın insanı sarsan, çıkmaza sokan bilgi.

Konuşurken neden normal konuşamadığımızı ve kapıştığımızı düşündüm sonradan.

Bir yerlerde okumuştum. Hiç bir fizik kanunu anlaşılamazmış, ona sadece alışılırmış.
Alışmak, inanmak, kafanda evirip çevirip kendince anlaşılır bir hale getirmeye çalışmak insanı yoruyor. Beynimin kullanmadığım yerlerinin acıdığını hissettim. :P

Bir madde aynı anda, iki ayrı yerde diyorum.

Sonraki bir kaçgün aileye has bir espri konusu haline geldi bu film.
Arabayla giderken oğlum dayısına sesleniyor "Dayı sağa çek, ben 5. boyutta inicem" filan.
O gün beraber memlekete dönme planları yapıyoruz. Herkes aynı anda konuşuyor. Ve o kadar çok aptalca espri var ki arabada, plan filan hak getire.

Filmin en önemli hipotezi şuydu:
gerçek diye bir şey var, tamam.
Ama biz seçim yapmadan evvel...tüm olası gerçekler olasılık olarak orada duruyor.
Tam önümüzde.
Seçim yaptığımız an...aslında yaşayacağımız gerçekliği seçiyoruz.

Bizim kültürümüzün bir lafı olayı daha iyi açıklıyor aslında: "Hayırlısı olsun."

Hadi bakalım bu sürrealist yazı bitti, hayırlısı olsun. ben de ne dediğimi anlamadım.